Gelişimgeriliğinin birçok nedeni olmakla beraber bebeklerde genellikle biyolojik sebeplerle ortaya çıkan gelişim geriliği görülmektedir. Fakat biyolojik nedenlere göre düşük etkilerle çevrenin de bebeğin gelişiminde etkileri vardır. Çocuklar ilk eğitimlerini aileden aldıkları için, onların mental ve motor gelişimlerinde
69 Yaş Çocuklarının Gelişim Özellikleri Nelerdir? Fiziksel – Motor Gelişim: Bu yaş çocukları çok hareketlidir, enerjileri çok fazladır. Eğer bu enerji olumlu ve amaca uygun olarak kullanılamazsa, rahatsız edici düzeyde hareket halinde olma, kalem ısırma, tırnak yeme gibi yollarla dışa vurabilir.
Bunun için kendinizi denemek üzerine sınav dönemin yakın zamanda bu çıkmış soruları çözmenizi öneriyoruz. KPSS Eğitim Bilimleri çıkmış sorular sizler için çok yararlı olacaktır. Sevgili öğrenciler, çıkmış sorulara geçmeden önce sitemizde bulunan KPSS Konuları yazısına bakmanızı tavsiye ediyoruz. Hem sınav
Konuma gecikmesi sadece geli im gerili inin de il, baz ciddi patolojik problemlerinde habercisidir. Bu gibi problemlerde erken te his çok önemlidir. Fiziksel geli im alan nda bebe in yürüme, ko ma ve tutma gibi motor becerilerinde gerilik olabilir. Örne in çocuk ya ndan beklenen legolar yerle tiremiyor olabilir.
BebekGelişimi Soru-Cevapları. Bebek kilosu, boyu, bebek konuşması, yürümesi, motor gelişimi, bebek ağlaması ve daha çok şey merak ediyorsun, değil mi? Hadi sorularını tecrübeli annelere sor!
cash. PAYLAŞ SORU "Gelişim" kavramını açıklayınız. CEVAP Gelişim bireyin ana rahmine düşmesinden itibaren başlayan ve bireyin yaşamı boyunca gözlenen değişikliklerdir. Gelişme “organizmanın büyüme, olgunlaşma ve öğrenmenin etkileşimiyle sürekli olarak ilerleme kaydeden değişmesi” olarak tanımlanmaktadır. Buna göre gelişim, organizmanın döllenmeden başlayarak bedensel, zihinsel, dil, duygusal, sosyal yönden belli koşulları olan en son aşamasına kadar sürekli ilerleme kaydeden değişimdir. O hâlde gelişim bireyin yaşamının başlangıcından itibaren ölümüne kadar olan süreçteki ilerlemeler olarak isimlendirilebileceği gibi, bireyin yaşamının belli döneminde gösterdiği ilerlemeler de olabilir. Örneğin, yenidoğan gelişimini incelersek gelişimin başlangıcındaki ilkel refleksler öncelikle yenidoğanın birincil gereksinimi olan beslenme gereksinimi karşılayacaktır. Yenidoğanın doğru ve nitelikli beslenmesi bebeklik dönemine geçişte büyümeyi, fiziksel gelişimi sağlayacak, fiziksel gelişimle birlikte bebeğin dil becerileri, zihinsel beceriler, duygusal beceriler gibi pek çok gelişim alanını etkileyecektir. Bu süreç içerisinde eğer bazı gelişim alanlarında sorunlar gözlenirse sorunların çözümü de yine bireyin diğer gelişim alanlarıyla bir bütün olarak incelenmesinde aranacaktır. Gelişim aşamalı bir süreçtir. Gelişim süreci büyüme, olgunlaşma ve öğrenme aşamalarından oluşur. Dolayısıyla gelişme de olgunlaşma ve öğrenmenin ürünü olarak ortaya çıkar. Bu kavramların birbirini desteklemesi ve izlemesi de yine sağlıklı gelişimi ortaya çıkaracaktır. Soru Detay SORU "Büyüme" kavramı ne anlama gelmektedir? Açıklayınız. CEVAP Büyüme, çocuğun fiziksel özelliklerinde meydana gelen niceliksel değişimlerle tanımlanır. Doğum öncesinde hücrelerdeki çoğalma ve bunun sonucunda yaşamın ilk yapı taşlarının oluşması büyümenin işaretidir. Anne karnında başlayan büyüme bireyin olgunlaşması ve öğrenmeye hazırlanmasında önemli bir rol oynar. Örneğin, odasının kapısının kolunu tutabilmesi için çocuğun boyunun uzaması onun büyümesi anlamına gelir. Büyüme, boy uzaması, ellerin büyümesi, ayakların büyümesi, bacakların uzaması gibi fiziksel değişimleri içerir. Büyümeyle birlikte bireyin fiziksel etkinlikleri artacağı gibi, çevreyle olan etkileşimleri de artacaktır. Büyümeyle birlikte birey daha önce yeterince büyümediği için yapamadığı pek çok beceriyi yapar hâle gelecektir. Bireyin yaşı ilerledikçe büyüyecek ve büyüdükçe de diğer gelişim alanlarının görevlerini yapabilir hâle gelecektir. Bebek henüz sekiz aylıkken yeterince büyümediği için yürüyemeyecektir. Ancak, on ikinci aydan sonra çocuk yürüyebilecek kadar büyümüş olacaktır. Büyümede en hızlı dönem doğumdan ilk yaş gününe kadar geçen süredir. Yaşamın ilk yılı içinde bebeğin boyu 25 cm kadar uzar ve ağırlığı üçe katlanır. Böylece ilk yaş gününü kutlayan bebeğin boyu ortalama 75 cm’ ye, ağırlığı da ortalama 10 kg’a ulaşır. Birinci yaştan sonra büyüme yavaşlar. Yaklaşık iki yaşını aşmış olan çocuklar nispeten sabit hızda büyürler ve aynı bir büyüme eğrisini takip ederler. Bu sabit büyüme ergenliğin başına kadar devam eder. Her çocuğun boyu yaşıtından farklı olsa da belli bir istikrarla büyüyen herkes normaldir. Soru Detay SORU "Olgunlaşma" kavramı ne analama gelmektedir? Açıklayınız. CEVAP Çocuğun gelişiminde bireysel farklılıklar çerçevesinde ilerlemeler olacaktır. Çocuklar bir gelişim döneminden diğerine geçişme aşamalı bir sıra izlerler. Çocuğun gelişiminde ilerlemelerin gerçekleşebilmesi olgunlaşmaya bağlıdır. Olgunlaşma biyolojik bir değişimdir. Olgunlaşma, vücut organlarının kendilerinden beklenen fonksiyonu yerine getirebilecek düzeye gelmesi için, öğrenme yaşantılardan bağımsız olarak, kalıtımın etkisiyle geçirdiği biyolojik bir değişmedir. Olgunlaşma bireyin gelişim alanlarında ilerlemesinin ön koşulu niteliğindedir. Örneğin, çocuğun vücudu, kemik yapısı, kas yapısı belli bir olgunluğa gelmeden yürümesi beklenmez. Yürüyebilmesi için kas ve iskelet sisteminin belli bir olgunluk düzeyine gelmesi beklenir. Çocuklarda düzenli bir sıra içerisinde biyolojik yapının etkisiyle gözlenen davranış değişiklikleri, olgunlaşma sonucunda gerçekleşir. Dil gelişimi ele alındığında bebek çevredeki sesleri dinler nesneleri izler, sonra agulamaya başlar, sonra çevresine tepki vermeye başlar, yüzüne bakıp gülündüğünde güler. Sonra seslerle oynamaya başlar, sesleri keşfeder, gereksinimlerini seslerle ifade etmeye başlar ve artık konuşma denemelerine başlar. Böylece iletişim davranışlarını sergilemeye başlar. Yine bebek daha doğar doğmaz parmağınızı avucuna dokundurduğunuzda tutarak ilk reflekslerini sergiler. Anneyle buluştuğunda emme refleksini keşfeder ve beslenme gereksinimini giderir. Yine motor gelişimde belli bir gelişimsel sıra izler. Önce ellerini keşfeder, sonra nesneleri tanımak için ellerini kullanarak o nesnelere uzanır, tutmaya çalışır, ellerinden güç alarak devinsel hareketler yapar. Önce destekli oturur, sonra desteksiz oturur. Önce sürünür, sonra emekler, sonra ayağa kalkar, tüm bu denemelerden sonra yürür. Soru Detay SORU "Hazırbulunuşluk" kavramı ne anlama gelmektedir? Açıklayınız. CEVAP Gelişimin en önemli kavramlarından biri de hazırbulunuşluktur. Hazırbulunuşluk bireyin öğrenmeye hazır oluşu anlamına gelir. Türkçe bilim terimleri sözlüğüne göre hazır oluşun iki tanımı bulunmaktadır. 1. Çocuğun yeni bir beceriyi öğrenmesi için fiziksel, zihinsel, toplumsal ve duygusal olarak belirli bir olgunluk düzeyine gelmesi ve o beceriyle ilgili yeterli ön bilgi, beceri ve tutum kazanması. 2. Öğrenmenin gerçekleşebilmesi ya da öğrenme yaşantısının etkili olabilmesi için gerekli yeterlik durumu. Tanımlardan anlaşılacağı gibi çocuğun çeşitli gelişim alanlarında belli bir olgunluk düzeyine gelmesi gerekmektedir. Buna göre çocuğun yeni öğrenmeleri gerçekleştirebilmesi için o öğrenmelere ilişkin ön yaşantılarının bulunması gerekir. Hazırbulunuşluk çocuğun öğreneceği alana ilişkin belli yeterliklere sahip olması anlamına gelir. Örneğin, bisikleti kullanmayı öğrenmek için belli bir olgunluk düzeyinde olan çocuğun yeni becerileri öğrenebilmesi için bazı yeterliklere de sahip olması beklenir. Bu yeterlikler ise ön koşul beceriler olarak isimlendirilir. Bisikleti dengeli bir şekilde sürebilmenin ön koşulu, bisiklete oturarak pedalı çevirebilme yeterliğidir. Eğer çocuk bisikletin üzerine oturma, otururken elleriyle direksiyonu kavrama, ayaklarını pedala yerleştirme gibi ön koşul becerilere sahipse bisikleti kullanmak istiyorsa bisikleti dengeli bir şekilde sürebilmek için ön koşul davranışlara sahip demektir. Dolayısıyla çocuğun bisikleti dengeli bir şekilde sürebilmek için hazırbulunuşluk düzeyi uygundur denilebilir. Soru Detay SORU "Atipik Gelişim" kavramı ne anlama gelmektedir? Açıklayınız. CEVAP Atipik sözcüğünün anlamı sözlüklerde örnek dışı, düzensiz, değişik, herhangi bir grup içerisinde değerlendirilemeyen anlamına gelir. Atipik çocuk sendromu tıbbi bilimlerden gelen ve çok yaygın olarak kullanılmayan bir terimdir. Atipik çocuk sendromu özel eğitimde ayrıcalıklı çocukların bir grubunu tanımlar . Buna göre, atipik gelişen çocuklar özel gereksinimleri olan çocukları kapsar. Atipik gelişim çocuklarda çeşitli yetersizliklere yol açan bir durum olarak tanımlanabilir. Gelişim alanları açısından bakıldığında ise atipik gelişim bilinen gelişimsel yapı içerisinde değerlendirilemeyen olarak tanımlanabilir. Örneğin, tipik gelişim gösteren üç yaşındaki bir çocuk dört ya da daha fazla sözcükten oluşan cümleler kurarken atipik gelişim gösteren bir çocuk aynı takvim yaşında olmasına rağmen sadece sesleri ve sözcükleri taklit etme düzeyinde olabilir. Dolayısıyla gelişimsel bir farklılık söz konusu olabilecektir. O hâlde atipik gelişen çocuk denildiğinde çeşitli gelişim alanlarında yaşıtlarına göre bireysel farklılıkları olan çocuklar anlaşılmalıdır. Tipik gelişim gösteren 3-4 yaşındaki bir çocuk oyun oynarken kızgınlık gösterebilir ve arkadaşına vurabilir, ısırabilir. Ancak bu davranışlar süreklilik gösteriyorsa durudurulması güçse ve çevreye zarar veriyorsa atipik davranışlar olarak isimlendirilir. Atipik gelişim gösteren çocuklar gelişimin belli dönemlerinde çeşitli risklerle karşı karşıya kalabilir. Bu çocukların bir bölümü riskli dönemleri sağlıklı bir şekilde atlatabilirken bazıları çeşitli yetersizliklerle karşı karşıya kalabilmektedirler. Dolayısıyla gelişim dönemlerinde herhangi bir sorun yaşamış olan bireyler riskli bireyler olarak tanımlanabilir. Soru Detay SORU Çocuk gelişiminin ilkeleri nelerdir? Sıralayınız. CEVAP Çocuk gelişiminin ilkeleri aşağıdaki gibidir Gelişim kalıtım ve çevre etkileşiminin bir ürünüdür. Gelişim süreklidir ve belli aşamalarda gerçekleşir. Gelişim nöbetleşe devam eder. Gelişim baştan ayağa içten dışa doğrudur. Gelişim genelden özele doğrudur. Gelişimde kritik dönemler vardır. Gelişim bir bütündür. Gelişimde bireysel farklar vardır. Soru Detay SORU Gelişim ilkeleri arasında yer alan "Gelişim kalıtım ve çevre etkileşiminin bir ürünüdür." ilkesinin ne anlama geldiğini açıklayınız. CEVAP Gelişimde belirleyici etmenlerin başında kalıtım ve çevre gelir. İnsan yavrusu soyundakilerin özellikleriye dünyaya gelir. Bireyin DNA adı verilen yapı taşlarının oluşturduğu genleri onun pek çok özelliğinde belirleyicidir. Saç rengi, göz rengi, fiziksel özellikleri gibi bireyin kalıtsal özelliklerinden kaynaklandığı gibi çevre etkileşim sonucunda şekillenir. Örneğin anne baba uzun boyluysa çok büyük olasılıkla çocuk da uzun boylu olacaktır. Bazen annenin genleri baskın çıktığında bebek anneye daha çok benzeyecek, babanın genleri baskın olduğunda ise babaya benzeyecektir. İkizlerdeki olağanüstü benzerlikler bireyin özelliklerinde kalıtımın ve genlerin etkisini açıkça ortaya koymaktadır. Şuna da özellikle dikkat etmek gerekir, kalıtımla getirilen özellikler çevreyle etkileşime girdiğinde gelişme sağlanacaktır. Bireyin çevreden soyutlanamayacağı düşünüldüğünde kalıtımla getirilen özellikler çevrenin sunduğu olanaklar ölçüsünde gelişecektir. Bunun yanı sıra atipik gelişim söz konusu olduğunda gelişimin temel ilkeleri sabit kalmakla birlikte sapmalar gözlenebilecektir. Hatta, kalıtım gelen genetik bozukluklar atipik gelişime neden olabilecektir. Soru Detay SORU Gelişimin ilkeleri arasında yer alan "Gelişim süreklidir ve belli aşamalarda gerçekleşir." ilkesinin ne anlama geldiğini açıklayınız. CEVAP Gelişim bireyin yaşamı boyunca devam eden değişimleri içerir. Bireyin gelişimi dendiğinde sadece fiziksel olarak büyümesi aklımıza gelmemelidir. Bireyin sosyal, duygusal gelişim gibi özellikleri tüm yaşamı boyunca sürer. Gelişimdeki aşamalılık ise yerine getirilen her bir gelişim görevinin bir sonraki gelişim görevi için önkoşul oluşturur. Atipik gelişim söz konusu olduğunda bireyin gelişiminde duraklama ve yavaşlamalar gözlenebilecektir. Özel gereksinimleri olan çocuklar da sağlıklı gelişen çocuklarla aynı gelişim basamaklarından geçerler, ancak bu basamaklardan geçiş hızları daha yavaş olabilir. Soru Detay SORU Gelişimin ilkeleri arasında bulunan "Gelişim nöbetleşe devam eder." ilkesinin ne anlama geldiğini açıklayınız. CEVAP Gelişimde kritik dönemlere göre bireyin gelişiminin bazı alanlarda daha hızlı seyrettiği bazı alanlarda ise daha yavaş seyrettiği olabilir. Ancak tüm gelişim alanları birbirini destekler. Çocuğun yürüme döneminde yürümeyle ilgili gelişim çok hızlı olabilirken aynı zamanda konuşma gelişimi o kadar hızlı olmayabilir. Bir sonraki dönemde de dil gelişimi daha hızlı seyredecektir. Bu durum daha önce sözü edilen kritik dönemle ilgilidir. Atipik gelişim gösteren özel gereksinimleri olan çocuklarda belli bir gelişim alanındaki duraksama ve gerilemeler diğer alanlarda da duraksama ve gerilemeye yol açabilir. Çocuklarda gelişim gecikmesi ya da gelişim geriliği gibi sorunlar ortaya çıktığında pek çok gelişim alanı birbirini etkileyebilecektir. Örneğin, dil gelişiminde gecikme gözlenen bir çocuğun, bilişsel becerilerinde de gerilik gözlenebilecektir. Bunun yanı sıra motor gelişim sorunları, sosyal becerileri sınırlayabilecektir. Soru Detay SORU Gelişimin ilkelerinden olan "Gelişim baştan ayağa, içten dışa doğrudur." ilkesi ne anlama gelmektedir? Açıklayınız. CEVAP Gelişimde önce baş kontrolü, sonra göğüs kollar, bacaklar gelir. Bireyin vücut organlarının koordinasyonunun sağlanması için tüm vücudun gelişimi gereklidir. Özel gereksinimleri olan çocuklar içerisinde fiziksel yetersizlikleri olan pek çok çocuk bulunmaktadır. Bu çocukların zedelenme türleri onların gelişiminde etkili olur. Örneğin, ağır kas hastalıkları olan çocuklarda gelişimin bu denli sıralı seyretmesi mümkün olmayabilir. Bazı çocuklarda belki de baş kontrolü hiç sağlanamayacaktır. Özellikle kas hastalıkları, felç vb. hastalıklar gelişimi ciddi şekilde engelleyecektir. Soru Detay SORU Olgunlaşma kuramının öncüsü ve bu kuramın çocuk gelişimi hakkındaki varsayımlarının neler olduğunu açıklayınız. CEVAP Olgunlaşma kuramının öncüsü Gesell'dir. Bu kurama göre; insanın özellikleri birincil olarak onun genetiğiyle belirlenir. Çocuklar yaşla olgunlaşır, çevre küçük bir rol oynar. Soru Detay SORU Davranışçı kuramın öncüleri kimlerdir ve bu kuramın çocuk gelişimi hakkındaki varsayımları nelerdir? Açıklayınız. CEVAP Davranışçı kuramın öncüleri; Skinner, Watson ve Bandura'dır. Bu kurama göre; insanın olgunlaşması çevresinde edindiği deneyimler doğrultusunda elde edilir. Soru Detay SORU Psikoanalitik kuramın öncüleri kimlerdir ve bu kuramın çocuk gelişimi hakkındaki varsayımları nelerdir? CEVAP Psikoanalitik kuramın öncüleri; Freud ve Ericson'dur. Duygusal gelişim kaynağını dış dünyadan gelen baskılar, uyaranlar ve arzular arasındaki çatışmaları çözme yeterliğinden alır. Soru Detay SORU Bilişsel gelişim kuramının öncüsü kimdir ve çocuk gelişimi hakkındaki varsayımları nelerdir? CEVAP Bilişsel gelişim kuramının öncüsü Piaget'tir. Bu kurama göre; zihinsel gelişim bireysel ve içseldir. Bilgi yaşadığı deneyimleri anlamlandırmak için mücadele veren öğrenenin kendisi tarafından etkin bir biçimde yapılandırılır. Soru Detay SORU Sosyokültürel kuramın öncüsü kimdir ve çocuk gelişimi hakkındaki varsayımları nelerdir? CEVAP Sosyokültürel kuramın öncüsü Vygotsky'dir. Bu kurama göre; yetişkinler ve akranlar çocukların düşünmesini sorular sorarak ya da düşünceyi sorgulayarak destekler. Çocuklar dünya hakkındaki bilgilerini Sosyal etkileşim ve konuşma yoluyla yapılandırır. Soru Detay SORU Çevresel sistemler kuramının öncüsü kimdir ve çocuk gelişimi hakkındaki varsayımları nelerdir? CEVAP Çevresel sistemler kuramının öncüsü; Brofenbrenner'dir. Bu kurama göre; gelişim çocuğun yaşadığı çevre içindeki kişisel, sosyal ve politik sistemlerden etkilenir. Aile, okul toplum sosyal ve politik sistem ve birey olarak çocuk arasındaki etkileşimler çocuğun gelişimi üzerinde etkili olur. Soru Detay SORU Piaget'in bilişsel gelişim dönemleri ve bu dönemlerin yaş olarak karşılıkları nelerdir? Açıklayınız. CEVAP Piaget'in bilişsel gelişim dönemleri aşağıdaki gibidir Duyusal Hareket Dönemi 0-2 Yaş İşlem Öncesi Dönem 2-7 Yaş Somut İşlemler Dönemi 7-12 Yaş Soyut İşlemler Dönemi 12 Yaş ve Üstü Soru Detay SORU Betimsel araştırmaların ne olduğunu açıklayınız. CEVAP Betimsel araştırmalar, araştırılmak istenen olgunun özelliklerini/varolan durumunu ortaya koymaya yönelik araştırmalardır. Betimsel araştırmalarda herhangi bir müdahalede bulunulmadan sadece var olan durum açıklanmaya çalışıldığından değişkenler arasında herhangi bir neden sonuç ilişkisi kurulmaz. Betimsel araştırmalarda gözlem yoluyla, anket ve ölçekler yoluyla, standartlaştırılmış testler-ölçekler yoluyla veriler toplanabilir. Örneğin betimsel bir araştırmada, 4-6 yaş grubundaki çocukların gelişim özellikleri betimlenebilir. Gelişim özellikleri ile cinsiyetleri, yaşları, ailelerinin sosyo-ekonomik durumları, anne babaların eğitim durumları arasında ilişkiler betimlenebilir. Soru Detay SORU Deneysel araştırmaların ne anlama geldiğini açıklayınız. CEVAP Deneysel araştırma, değişkenler arasında oluşturulan neden sonuç ilişkilerini test etmeyi amaçlayan araştırmalardır. Örneğin deneysel bir araştırmada 4-6 yaş grubundan birbirine denk iki grup alınır. Gruplardan biri deney diğeri kontrol grubu olur. Deney grubundaki çocuklara yeni bir yaklaşıma dayalı gelişimi destekleme programı uygulanır. Kontrol grubu ise Millî Eğitim müfredatındaki geleneksel eğitimini sürdürür. Deneysel araştırma sonucunda deney grubundaki çocukların gelişimleri, kontrol grubundaki çocuklara göre daha iyi durumdaysa “yeni bir yaklaşıma dayalı gelişimi destekleme programı etkilidir” sonucu ortaya çıkar. Soru Detay SORU Çocuk gelişimi araştırmalarında etik konusunun önemini açıklayınız. CEVAP Türk Dil Kurumu sözlüğünde etik, “çeşitli meslek kolları arasında tarafların uyması veya kaçınması gereken davranışlar bütünü” olarak tanımlanır. Çocuk gelişimi konusunda çalışan tüm personelin de etik konusunda duyarlı davranması gerekmektedir. Henüz annenin gebelik döneminde bebeğin gelişimini izleyen çocuk doktorundan, okul öncesinde eğitim veren öğretmenine kadar herkes tarafından uyulması gereken kuralar vardır. Kimi zaman bu kurallar ve kaçınılması gereken davranışlar yazılı olabilirken, kimi zaman yazılı olmayabilir. Ancak etik kurallar o mesleğin eğitimi sırasında adaylara kazandırılması gereken davranışları içerir. Okul öncesi dönem çocuklarla çalışacak bir öğretmenin, öğretmen yardımcısının en önemli ilkesi çocuğun güvenli ve sağlıklı bir ortamda bulunmasını sağlamaktır. Eğer okul ya da kurumda böyle bir ortam yoksa ve çocuk bu durumdan zarar görüyorsa öğretmen bu durumu düzeltmenin yollarını bulmalıdır. Kendisi bulamıyorsa ilgilere gerekli uyarılarda bulunmalıdır. Eğer bunları yapmıyorsa etik davranmıyor demektir. Gelişim araştırmalarında etik ilkelerin tüm bilimsel araştırmalarda benimsenen etik ilkelerden bir farkı yoktur. Bir farklı yanı katılımcıların bebek olması, çok küçük yaşta olması, kendisiyle ilgili yapılacak araştırmalara ve uygulamalara karar verme yetisinin olmaması gibi özelliklerdir. Her ne kadar yasal temsilcisinin izniyle çocuk üzerinde bazı araştırma ve uygulamalar yapılıyorsa da dikkat edilmesi gereken önemli noktalar vardır. Etik kuralların özünde yapılan araştırma ya da uygulamanın katılımcıya hiç bir şekilde zarar vermeden gerçekleştiriliyor olmasıdır. Türkiye Bilimler Akademisinin hazırladığı Bilimsel Araştırmalarda Etik kitabında nasıl bir araştırma yapılıyorsa yapılsın katılımcının çok açık biçimde bilgilendirilmesi, yazılı olarak olurunun alınması zorunluluğu olduğu belirtilir. Kendi kendine karar verme yetisi olmayanların ise yasal temsilcilerinden, eğer çalışma bir kurumda yapılıyorsa kurum yetkilililerinden de yazılı olur alınması gerekir. Aynı zamanda katılımcının araştırmanın herhangi bir aşamasında çekilme hakkı olduğu, araştırmaya devam etmek için hiçbir şekilde zorlanamayacağı etik ilkeler içerisindedir. Atipik gelişim gösteren çocuklarla yapılan çalışmalarda da araştırma etiği ilkeleri uygulanır. Özel gereksinimleri olan bireylerin eğitiminde öncü kuruluş olan CEC Ayrıcalıklı Çocuklar Birliği özel gereksinimleri olan çocuklarla yapılacak çalışmalarda kanıta dayalı uygulamalara yer verilmesi gerektiği üzerinde durur. Yine çalışmalarda öncelikli konunun çocukların güvenliği ve yapılan uygulamalardan psikolojik ve fiziksel açıdan zarar görmemesi için tedbir alınması gerektiğini vurgular. Soru Detay
Daha fazlasını görmek için, bu kategorideki sorulara tıklayınız. Sağlık Uzmanları internet sitesinde yayınlanan makaleler ve sorulan sorulara verilen cevaplar tamamen bilgilendirme amaçlı olup, asla doktor muayenesi yerini tutmamaktadır. Şu unutulmamalıdır ki verilen bilgiler çağın gereklerine uygun olarak değişkenlik gösterebilir. Tüm kategoriler Kadın Hastalıkları-Doğum 20,673 Acil Tıp 23 Ağız - Diş Sağlığı 817 Alerji ve İmmünoloji 340 Anestezi ve Reanimasyon 46 Beslenme ve Diyet 487 Beyin ve Sinir Cerrahisi 1,118 Cinsel Sağlık 158 Cinsel Terapi 111 Çocuk Cerrahisi 28 Çocuk Gelişimi-Aile Danışmanı 192 Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları 1,487 Dahiliye 4,217 Dermatoloji 3,929 Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları 689 Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji 290 Estetik ve Plastik Cerrahi 606 Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon 775 Genel Cerrahi 1,903 Göğüs Cerrahisi 167 Göğüs Hastalıkları 1,171 Göz Hastalıkları 1,006 Hastalıklar 157 Kalp ve Damar Cerrahisi 902 Kardiyoloji 414 KBB 1,542 Medikal Estetik 0 Nöroloji 2,250 Obezite Cerrahisi 6 Ortopedi ve Travmatoloji 2,497 Psikiyatri 1,443 Psikoloji 1,333 Tıbbi Onkoloji 89 Üroloji 3,402
1. MİKROENJEKSİYONUN TÜP BEBEK YÖNTEMİNDEN FARKI NEDİR?Tüp Bebek yönteminde, vücut dışına alınan sperm ve yumurtalar laboratuvarda özel bir ortamda bir araya getirilerek döllenmenin kendiliğinden oluşması beklenir. Hareketleri ve dölleme kapasitesi yetersiz, az sayıda ve şiddetli şekil bozukluğu gösteren spermler yumurtayı kendiliğinden delerek döllenmeyi sağlayamazlar. Bu durumda spermler, yumurta içine enjekte edilerek döllenme sağlanır. Bu işleme mikroenjeksiyon adı EMBRİYO TRANSFER EDİLEN ÇİFTLERDE BAŞARI ŞANSI NE KADARDIR?Embriyo transfer edilen çiftlerde, gebelik oranı, 35 yaş altındaki bayanlarda %50 civarındadır. 40 yaş üstünde, gebelik oranı azalma göstererek %25'in altına inmektedir. Ancak bu yaş grubunda gebelik şansını arttırmak amacıyla, preimplantasyon genetik tanı uygulamaları ÇOCUK SAHİBİ OLAMAYAN ÇİFTLERDE TEK TEDAVİ YÖNTEMİ TÜP BEBEK MİDİR?Çocuk sahibi olmakta güçlük çeken çiftlerde detaylı bir incelemeyle problemin nereden kaynaklandığı aydınlatılmalı, tedavi gerekliliği belirlenmeli ve çiftin en kolay şekilde gebelik elde etmesini sağlayacak olan tedavi yöntemi belirlenerek çifte sunulmalıdır. Uygun şartlara sahip olan çiftlerde, ilaçlarla yumurta gelişiminin sağlanmasını takiben spermin belirli işlemlerden geçirilerek rahmin içerisine verilmesi anlamına gelen "intrauterin inseminasyon" aşılama tedavisi ile gebelik elde BAŞVURUDAN SONRA UYGULAMAYA GEÇİŞ SÜRESİ NE KADARDIR?Kadın ve erkeğin ön incelemelerinin yapılması için kadının adet bitimindeki hafta ve erkeğin de 3-5 günlük cinsel perhizde olduğu dönem en uygundur. İlk değerlendirme için 2 gün zaman ayırmak yeterlidir. Test sonuçlan takip konsültasyonda çift için gebelik şansının en yüksek olduğu tedavi yöntemine karar verilir. Tedavinin hastanede geçen süresi yaklaşık 2, 5 haftadır. 5. TÜP BEBEK TEDAVİSİ NE KADAR SURER?Ortalama 14-17 gün sürmektedir. Bu dönem her kadının yumurtalıklarının hormon tedavisine vereceği cevaba göre TÜP BEBEK TEDAVİSİ SÜRESİNCE HASTANEDE YATMAK GEREKLİ MİDİR?Tüp Bebek tedavisi; yumurta gelişimi, yumurtaların toplanması ve döllenmesi, embriyo gelişimi ve embriyo transferi aşamalarından oluşan bir süreçtir. Bu tedavi süresi boyunca kadının hastanede yatmasını gerektirecek bir uygulama gerçekleştirilmemektedir. Yumurta gelişimi süresince çoğu zaman günlük kan tahlili ve ultrasonografı incelemesi takipleri sürdürülecek, takip boyunca hastanede geçirilecek zaman mümkün olduğunca kısa tutularak günlük çiftlerin günlük hayatının ve programlarının etkilenmesine çalışılacaktır. Yumurta toplama ve embriyo transferi işlemleri ise hastanede yatmayı gerektirmeyecek oldukça kolay KULLANILAN SPERM VE YUMURTALAR EŞLERİN KENDİSİNE Mİ AİTTİR?Kesinlikle evet. Bu işlemler için aranan şartlardan birisi de resmi nikah belgelerinin tarafımıza ulaştırılmasıdır. Hangi nedenle olursa olsun sperm üretmeyen erkek veya yumurta geliştiremeyen çiftler tedaviye kabul edilmez. Tedavilerde kullanılacak üreme hücreleri kesinlikle resmi nikahlı eşlerin kendi BU TEDAVİLER SONRASI ANORMAL ÇOCUK DÜNYAYA GETİRME RİSKİ VAR MIDIR?Tedavi ile doğan bebekler ile normal yolla doğan bebekler arasında fiziksel ve zihinsel gelişim açısından fark TÜP BEBEK GEBELİKLERİNDE DÜŞÜK ŞANSI DAHA YÜKSEK MİDİR?Hayır. Kendiliğinden oluşan veya Tüp Bebek yöntemleri ile elde edilen gebeliklerin yaklaşık %15'inin düşükle sonlandığı bilinmektedir. Kendiliğinden oluşan gebeliklerde erken dönemdeki düşükler bazen birkaç günlük adet gecikmesi ve bunu takip eden normalden biraz fazla miktarda bir adet kanaması gibi algılanabilir. Oysa yapılacak kan tahlilleri bunun bir gebelik kaybı olduğunu gösterecektir. Tüp Bebek uygulamalarında gebelik sonuçları çok erken dönemden itibaren kan tahlilileri ile takıp edildiğinden, her dönemdeki gebelik kayıpları kesin olarak KADIN YAŞI BAŞARIYI ETKİLER Mİ?Ne yazık ki evet! Öyleki günümüzde erkek kısırlğının her tipine geniş bir tedavi imkanı sağlanmasına karşılık tedavide ortaya çıkan en büyük engel kadın yaşının ileri olmasıdır. Kadının yaşı ve buna bağlı az yumurta elde edilmesi en önemli nedendir. Ancak yumurtalık kapasitesinin iyi olduğu kabul edilen 40 yaş ve üstü kadınlarda preimplantasyon genetik tanı uygulanarak % 25-30 civarında gebelik elde TÜP BEBEK TEDAVİSİNDE BAŞARI MEVSİMLERE GÖRE DEĞİŞİR Mİ?Tüp Bebek uygulamaları uzun yıllardır gerçekleştirilmektedir. Bu yıllar içerisinde elde edilen tecrübeler, tedavi başarısının aylara veya mevsimlere göre fark göstermediğini ortaya SPERM TETKİKİNDE SPERM SAYISININ ÇOK AZ OLMASI VEYA SPERM BULUNMAMASI DURUMUNDA NE YAPILMAKTADIR?Bu durumda öncelikle sperm hücresinin üretilip üretilmediğini anlayabilmek için erkeğin yumurtalıklarından biyopsi alarak inceleme yapılır. Eğer daha önceden bu tetkik yapılmış ise patoloji preparatları istenir ve hastanemiz patoloji bölümünde aynı preparatların yeniden incelemesi yapılır. Erkeğin yumurtalıklarında üreme hücrelerinin varlığı kanıtlandıktan sonra kadının tedavi için hazırlanması aşamasına geçilir. TESE, TESA, MESA, PESA sperm elde etmek için uygulanacak yöntemlerdir. Üreme hücrelerine rastlanmamışsa tedaviye son DÖLLENEN YUMURTALARIN EMBRİYOLAR RAHİM İÇİNE YERLEŞTİRİLMESİNDEN ÖNCE ANORMAL OLUP OLMADIĞI ANLAŞILABİLİR Mİ?Evet. Preimplantasyon genetik tanı uygulanarak kromozom bozukluğu taşıyan embriyolar seçilip sadece sağlam olanlar transfer GEBELİK OLUŞMADAN ÖNCE GENETİK PROBLEMLER KONUSUNDA ALINABİLECEK ÖNLEMLER VAR MI?Evet. Preimplantasyon Genetik Tanı PGD yöntemi bu amaçla uygulanmaktadır. Bu yöntemle kalıtsal hastalıklar yönünden riskli ailelerde tüp bebek işlemi uygulanarak elde edilen embriyolar incelenip hastalık taşımadığı saptanan sağlıklı embriyolar transfer edilmektedir. Kadın yaşının ileri olması ile 35-45 başarı oranı azalmakta, gebelik elde edildiğinde ise düşükle sonlanabilmektedir. Yaşla birlikte yumurtalarda kromozom bozukluklarının artması ile Tüp Bebek tedavisi yapılacak olan çiftlerden elde edilen embriyolar üçüncü güne ulaştıklarında biyopsi yapılmaktadır. Elde edilen bir veya iki adet hücrenin moleküler tanı yöntemleri kullanılarak birkaç saat içinde değerlendirilmesini takiben sağlıklı embriyolar ayrılmakta ve transfer edilmektedir. Yaşla birlikte en çok artış gösteren ve yaşamla bağdaşabilen kromozom bozuklukları Trizomi 13, 18, 21 ve X, Y hakkında bilgi vermektedir. Bu yöntemle yeterli embriyo elde edilen ileri yaş kadınlarda gebelik oranı arttırılabilmekte ve düşük riski EMBRİYOLARDA GENETİK İNCELEME KİMLERE ÖNERİLMEKTEDİR?Tüp Bebek programına alınan her çiftte embriyoların genetik olarak incelenmesine gerek duyulmamakta, buna karşın belirli özelliklere ve risklere sahip olan çiftlerde bu inceleme önerilmektedir. Bu özellikler şu şekilde sıralanabilir 1. İleri kadın yaşı 35 yaş ve üzeri, 2. Tekrarlayan Tüp Bebek-mikroenjeksiyon uygulamalarında başarısızlık, 3. kez tekrarlayan erken gebelik kayıpları-düşükler, 3. Anne veya baba adayında kalıtsal hastalıkların mevcut oluşu, 5. anne veya baba adayına ait genetik değişiklikler, 4. Daha önce kalıtsal bir hastalığa sahip bebek sahibi olmak veya anomalili doğum öyküsü, 5. Ailede mevcut kalıtım yolu ile geçen hastalıkların mevcut oluşu, 6. Kadın yumurta hücresinde veya erkek sperm hücresinde saptanan özel şekilsel değişikliklerin mevcut GEBELİK OLUŞTUKTAN SONRA GENETİK PROBLEMLER TANIMLANABİLİR Mİ?Evet. Gebeliğin 14-16. haftalarında bebeğin içinde bulunduğu sıvıdan örnek alınarak bebeğin kromozom analizinin yapılması mümkündür. Ayrıca ultrasonografık incelemelerde bu konuda yardımcı KULLANDIĞINIZ İLAÇLARIN YAN ETKİLERİ VAR MIDIR?İlaçların enjeksiyon yolu ile kullanımlarında, enjeksiyon yerinde küçük morluklar ve rahatsızlıklar görülebilir. Burun spreyleri ve cilt altı iğneler ise yorgunluk, kas ve eklem ağrıları ve geçici menopozal yakınmalara benzer şikayetler oluşturabilir. Gonadotropinler, yumurtalıkların aşırı uyarılmalarına neden olabilirler. Bu şekilde ortaya çıkan tabloya "Ovarian Hiperstimulasyon Sendromu denir. Bu durumun çok ciddi şekillerinde hastaneye yatarak tedavi görmeyi gerektiren tıbbi problemler TRANSFER EDİLMEDEN ÖNCE EMBRİYOLARA İŞLEM YAPILIYOR MU?"Hatching" traşlama, soyma işlemi rutin olarak kullanılmaktadır. Bu işlemi 35 yaş üzeri, bazal hormon değerleri yüksek olan, önceki uygulamalarda iyi embriyo transferine rağmen gebelik oluşmayan yumurtanın zarının kalın olduğu durumlarda, içerisindeki istenmeyen artıkların temizlenmesi gereken olgularda ve genetik araştırma yapılması için biyopsi alınacak vakalarda EMBRİYOLAR DONDURULABİLİYOR MU?Merkezimizde embriyoların dondurulma işlemi, transfer için gerekli olan sayıdan daha fazla ve iyi kalitede embriyo elde edilmesi sonucunda yapılmaktadır. Transfer edilen embriyolar ile benzer kalitede en az 3-4 adet embriyonun daha mevcut olması durumunda dondurma işlemi yapılmaktadır. Embriyolar I. 2. ve 5. günlerde dondurulmaktadır. Dondurulan embriyolar, merkezimizde, Sağlık Bakanlığı'nca yayınlanan yönetmelik gereğince 3 yılı geçmemek şartıyla LAZER YÖNTEMİ NEDİR?SİZDE KULLANILIYOR MU ?Embriyoyu çevreleyen zarın inceltilmesi işlemi sırasında mekanik işlemler ve asitle birlikte lazer cihazı da dış cidarının traşlanması amacı ile uygulanmaktadır. Lazer kullanımının diğer yöntemlere üstünlüğü TÜP BEBEK UYGULAMALARI KAÇ KEZ TEKRARLANABİLİYOR ?Tedavinin bilinen bir sınırı olmamakla birlikte 7-8 uygulama yapılabilir. Yılda ikiden fazla deneme TÜP BEBEK UYGULAMASI İÇİN YAŞ SINIRI VAR MIDIR ?Adetinizin 3. gününde yapılan hormon testleri yumurtalık fonksiyonlarınızın uygun olduğunu gösterir ise 45 yaşına kadar tüp bebek işlemi uygulanabilmektedir. Ancak 38 yaş ve üstü kadınlarda uygulama yapılırken preimplantasyon genetik tanı yöntemi ile embriyolarınızın kromozomlar yönünden normal olup olmadığının araştırılması GENETİK TANI AMAÇLI BİYOPSİ İŞLEMİNİN EMBRİYONUN İLERİ GELİŞİMİNE ZARARI VAR MIDIR?Biyopsi işlemi embriyonun 7 veya daha fazla hücre blastomeriçerdiği dönemde uygun teknik şartlarda ve tecrübeli kişiler tarafından yapıldığı zaman embriyonun ileri gelişimine zarar EMBRİYOLARIN HANGİ GÜNDE TRANSFER EDİLECEĞİNE NASIL KARAR VERİLMEKTEDİR?Kadının yaşı, hangi nedenle Tüp Bebek tedavisi yapıldığı, varsa daha önceki denemelerinin sonuçları, embriyo gelişim özellikleri, preimplantasyon genetik tanı yapılıp yapılmayacağı, elde edilen yumurta sayısı, gelişen embriyo sayısı ve embriyonun günlük gelişim hızı gibi kriterlere bakarak hangi günde transfer yapılacağına karar verilmektedir. En erken 3. günde en geç ise 6. günde olmak üzere 3, 4, 5 ve 6. günlerde transfer EMBRİYOLARI BLASTOSİST DÖNEMİNE KADAR BEKLETMEYE NASIL KARAR VERİLİR, YARARLARI NEDİR?Elde edilen yumurta sayısı, kalitesi, döllenmiş yumurtanın zigot özellikleri, embriyonun günlük gelişme ve bölünme hızına göre embriyoları 3. günden daha ileriye büyütebilmek mümkündür. Doğal gebeliklerde embriyonun rahim içine ulaştığı dönem blastosist dönemidir. Rahim içi bu dönemdeki embriyoyu daha rahat kabul etmekte ve embriyo-rahim içi uyumluluğu bu dönemde en yüksek düzeye ulaşmaktadır. Bu nedenle blastosist dönemine ulaşmış 5. veya 6. gün embriyolarının transferi hem rahim içi tutunmayı arttırmak ve hem de daha az sayıda embriyonun rahim içine yerleştirilmesine imkan sağlanarak çoğul gebelik riskinden korunmak amacı ile daha EMBRİYONUN İYİ GELİŞİM KRİTERLERİ NELERDİR?Mikroenjeksiyon ya da tüp bebek işleminden;16-20 saat sonra 1. gün döllenme izlenir. 48 saat sonra 2. gün 3-4 hücreli embriyolar izlenir. 72 saat sonra 3. gün 6-8 veya daha fazla hücre içeren embriyolar izlenir ve hücreler arası birleşme başlar. 4. günün sabahında hücre sayısı net sayılamamakta, mornİa aonemıne maşan embriyolar oluşturmaktadır. 5. veya 6. gündeki embriyoya blastosist adı verilir ve hücre sayısı 60'tan fazladır. Bu kriterlere sahip olan embriyolar normal gelişen embriyolar olarak KISIRLIKTEDAVİSİ İÇİN NE ZAMAN BAŞVURULMALIDIR?Genel olarak eşlerin herhangi bir korunma yöntemi uygulamadan ve düzenli cinsel ilişkiye girmelerine rağmen 1 yıl boyunca gebe kalamaması durumunda doktora müracaat etmeleri önerilir. Ancak günümüzde daha geç yaşlarda evlenme oranı arttığında kısırlıkla ilgili şüphesi olan erkeklerin üroloji uzmanına müracaat önerilir. Mutlaka çiftler eşleri ile birlikte muayeneye gelmelidirler. Erkeklerde genel fiziksel muayenenin yanı sıra gerekli hormon tetkikleri, genetik incelemeler ve mutlaka geçmişte yapılmış dahi olsa merkezimizde semen analizinin tekrar incelenmesini ERKEK KISIRLIĞINDA GENETİK İNCELEMENİN ÖNEMİ NEDİR?Son yıllarda genetik alanında ilerlemeler erkek kısırlığının nedenleri hakkında çok önemli bilgiler elde etmemizi sağlamıştır. Seks kromozomlarından Y kromozomu üzerindeki genlerdeki silinmeler vücut yapısı ve fonksiyonları normal olmasına rağmen testiste sperm yapımının azalması veya hiç sperm yapılmaması gibi duruma yol açmaktadır. Aynı şekilde yine seks kromozomlarındakı sayı anomalileri örneğin en sık görülen 47 XXY Klinefelter sendromu gibi genetik hastalıkta da testis gelişimi yetersiz kalmış ve sperm yapımı azalmış olabilir. Ayrıca testislerden sperm taşıyan kanalların doğuştan olmaması halinde testiste normal sperm üretimi olmasına rağmen çıkış imkanı olmadığı için menide sperm görülmez. Bu da genetik olarak Konjenital Bılateral Vas Deferens Agenezisi CBAVD denilen bir hastalığa bağlıdır. Merkezimizde erkek infertilitesi için dünyada uygulanan tüm genetik incelemeler SPERM ÖRNEĞİ EVDEN VEYA DIŞARIDAN GETİRİLİRSE RİSK OLUŞUR MU?Örneğin verildiği andaki jel kıvamından sıvı duruma geçmesi vücut ısısında 37° daha hızlı ve sağlıklı olmaktadır. Sperm hareketliliği vücut ısısında gerçek değerini gösterdiği için en doğru değerlendirme dışarıda bekletilmemiş örneğe yapılabilmektedir. Normal şartlarda merkezimizde hazırlanmış olan özel bir odada verilecek sperm örneği oda ısısında 20 dakika bekletildikten sonra değerlendirilmektedir. Çok zorunlu hallerde örnek evden getirilecek ise koltuk altı veya avuçlar arasında, vücut ısısında tutulacak, 10 dakikayı aşmayacak bir sürede merkeze SPERM ÖRNEĞİ VERİRKEN EJAKÜLATIN BİR KISMI KAYBEDİLİRSE DEĞERLENDİRME AÇISINDAN RİSK OLUŞTURUR MU?Verilen meni örneğinin ilk kısmı daha fazla sperm hücresi içerdiğinden çok önemlidir. Eğer örneğin ilk kısmı sperm verme esnasında dışarıya akar veya kaybedilir ise bu durum laboratuar görevlilerine mutlaka iletilmeli, mümkünse örnek verme işlemi ARKA ARKAYA 2. VEYA 3. SPERM ÖRNEĞİ ALINMASINA BAZI DURUMLARDA NEDEN GEREK DUYULUYOR?Sperm sayısının çok yetersiz bulunduğu vakalarda daha fazla sperm elde etmek için bazen birden fazla numune alınması gerekebilir. İlk örnekte sperm taşıyıcı kanallardaki vaz deferensler spermler alınmaktadır. İkinci örnekte ise epididimal kanallardaki daha az beklemiş spermin elde edilmesi mümkündür. Daha yüksek oranda hızlı hareketli spermler elde edilmesi ihtimali ile ikinci veya nadiren üçüncü örneğe ihtiyaç duyulmaktadır. Bu uygulama sperm sayısı ve hareketliliği çok kısıtlı olan erkeklerde SPERM ÖZELLİKLERİ VE SAYISI NEDEN FARKLI ZAMANLARDA DEĞİŞİKLİK GÖSTERMEKTEDİR?Semen parametrelerini etkileyen birçok faktör vardır. Geçirilen hastalıklar, kullanılan ilaçlar, kimyasal ve çevresel faktörler sperm özelliklerini etkilemektedir. Bu nedenle ilaç kullanılmış ve ateşli bir hastalık geçirilmemiş ise 3-4 hafta ara ile en az iki sperm örneğinin değerlendirilmesi ve bu örneklerin ortalamasına göre karar verilmesi merkezimizde benimsenmiş olan SEMEN ANALİZİNDE HİÇ SPERM BULUNMAYAN HASTALARDA NEDENLER NELERDİR?"Azoospermia" dediğimiz semende hiç sperm çıkmaması durumunda genel olarak iki türlü neden olabilir Testiste sperm yapımı azalmış ve sperm yapımı var ancak çıkısı sağlayan kanallarda problem var. Bu iki neden hastanın muayenesi ve hormon incelemeleri sonucunda tespit edilebilir. Son yıllarda erkek kısırlığında yeni genlerin öneminin ortaya çıkmasıyla genetik inceleme çok önem TESTİKULER SPERM YAPIM AZLIĞINA BAĞLI KISIRLIK OLGULARINDA TEDAVİ NASIL UYGULANMAKTADIR?Beyinden salgılanan ve sperm yapımını sağlayan hormon düzeyi yüksek ve testis boyutları küçük olan hastalarda testisten sperm bulunarak mikro enjeksiyon yöntemi ile biyolojik olarak baba olmaları mümkündür. Dünyada ilk olarak NY Cornell Tıp Fak. uygulanan bu yöntemi başarı ile merkezimizde uygulamaktayız. Yeni operasyon tekniğinde testisin tek bir kesi ile tamamen açılması ve dokunun mikroskop ile 20 kat büyütülerek sperm yapımı olan bölgelerin tespiti ve o bölgelerden doku örneklerinin alınması şeklinde yapılmaktadır. Dolayısıyla eskiden uygulanan rastgele yöntemden başarı şansı daha yüksektir ve daha fazla sayıda sperm elde etme mümkün olmaktadır. Hastanın doku kaybı mikro cerrahi yöntemde çok az olmaktadır. Bu da operasyondan testislerin en az zarar görmesini sağlayarak testislerin testosteron hormon salınımı minimal etkilemektedir. Mikroskop altında yapılan mikroterrahi yöntemin diğer bir avantajı testis dokusunu çevreleyen kapsüldeki damar yapısının görülerek, testisi besleyen damarlara zarar vermeden kesi yapılmasıdır. Bu operasyon sonrası olası komplikasyonları minimal düzeye indirgemektedir. Eski operasyon yöntemi ile başarılı olunamamış ve daha önceleri bazı genetik yapısal nedenlere bağlı sperm yokluğu olan hastalarımızda bu yöntemle %60-65 gibi yüksek oranlarda sperm CERRAHİ YÖNTEMLE SPERM ALMA İŞLEMİNDE GENEL ANESTEZİ KULLANILIYOR MU?Testisten sperm bulma İşlemi lokal ve genel anestezi altında olmak üzere iki şekilde uygulanabilir. Lokal anestezi ile yapılan uygulamalar iğne ile testisten sperm elde etme PESA-TESA veya küçük bir kesi ile testis dokusunun çıkarılması TESEdir. Bu yöntemler testiste sperm yapımından emin olunduğunda ve tıkanıklığa bağlı olarak menide sperm görülmemesi durumlarında seçilebilecek yöntemlerdir. Merkezimizde testiste sperm yapımı bozukluğu ile menide sperm görülmeyen hastalara "Mikroskop eşliğinde testisten sperm bulunması işlemi" Microdisection TESE uygulanmaktadır. Bu yöntemle yapılan operasyonda genel anestezi kullanılmaktadır. Operasyon mikroskobu kullanıldığında hastanın uzun süre hareketsiz olarak yatması lokal anestezi ile güç olduğundan genel anestezi tercih edilmektedir. Mikroskop eşliğinde yapılan operasyonun daha once uygulanan lokal çoklu testis biyopsi yöntemine göre birçok üstünlükleri vardır. Operasyon mikroskobu ile x20 büyütmede testis içerisindeki yapılar çok detaylı bir şekilde incelenerek sperm yapımı olan bölgelerden örnek toplanmaktadır. Testis kesisi sırasında mikroskop ile damarlanınanı az olduğu bölgeler seçilerek kesi yapılır bu operasyon sırasında meydana gelecek kanamayı aza indirir. Ayrıca testisin beslenmesini sağlayan damar yapısının korunmasını sağlar. Çok az doku çıkarıldığından çoklu biopsıye göre 70 kat az kanda testosteron hormon seviyesinde azalmaya neden GEBELİK ÖNCESİ GENETİK TANI PREİMPLANTASYON GENETİK TANI NEDİR?Preimplantasyon genetik tanı anne ve baba adayından elde edilen yumurta ve sperm hücrelerinin laboratuvar ortamında döllendirilmesi sonucu gelişen embriyolardan bir veya iki hücre alınması ve bu hücrelerde özel genetik analizler uygulanarak seçilen sağlıkı embriyoların ana rahmine transfer edilmesi PREİMPLANTASYON GENETİK TANI NİÇİN UYGULANMAKTADIR?Preimplantasyon genetik tanının amacı, öncelikle genetik hastalıkların henüz embriyo aşamasında tanımlanmasıdır. Ayrıca kısırlık problemi nedeni ile tüp bebek tekniklerinin uygulanacaği çiftlerde embriyolarda oluşması muhtemel genetik bozukların tanımlanması için EMBRİYOLARDA GENETİK İNCELEME KİMLERE ÖNERİLMEKTEDİR?Tüp Bebek programına alınan her çiftte embriyoların genetik olarak incelenmesine gerek duyulmamakta, buna karşın belirli özelliklere ve risklere sahip olan çiftlerde bu inceleme önerilmektedir. Bu özellikler şu şekilde sıralanabilir1. Genetik veya kalıtsal bir hastalık taşıyıcılığı bulunan çiftlerde, 2. Daha önce genetik hastalığı olan çocuk veya çocuklara sahip çiftlerde, 3. Yardımcı üreme teknikleri Tüp Bebek için kabul edilmiş ileri yaş grubundaki kadınlarda 37 yaş ve üzeri, 4. Tekrarlayan erken gebelik kayıpları-düşükleri olan çiftlerde, 5. Birçok kez yardımcı üreme teknikleri uygulanmasına rağmen gebelik elde edilememiş veya düşüklerle gebeliklerini kaybetmiş olan çiftlerde, 6. Şiddetli erkek kısırlığı ile birlikte görülen kromozom bozuklukları veya genetik hastalıklarda, 7. HLA genotyping doku tiplemesi yapılması amaca ile, 8. Genetik predispozisyon gösteren hastalıkların tanımlanması39. PREİMPLANTASYON GENETİK TANININ AVANTAJLARI NELERDİR?1. Gebelik şansını artırmakta, düşük şansını azaltmaktadır. 2. Ailelerin sağlıklı çocuk sahibi olmaları sağlanmaktadır. 3. Aile, gebelik sonlandırılmasına bağlı tıbbi ve psikolojik travmalardan korunmaktadır. 4. Talasemi gibi hastalıklarda doku tiplemesi ile doğacak olan bebek ailenin hasta çocukları için tedavi imkanı sağlamaktadır. 5. Gebelik öncesi tanı; hasta kişilerin yaşam boyu karşılaştıkları sağlık problemleri, hastalıkların tedavisindeki güçlükler ve yüksek tedavi maliyetleri ile karşılaştırıldığında çok daha faydalı ve ucuz bir tanı BİYOPSİ İŞLEMİ İLE EMBRİYODAN BİR HÜCRE ALINMASI BEBEĞE ZARAR VERİR Mİ?Hayır. Günümüzde biyopsi işlemi için son derece gelişmiş teknikler uygulanmaktadır. Ayrıca biyopsi nedeniyle embriyodan bir hücre alınması embriyonun gelişmesini etkilememektedir. Bu nedenle embriyodan hücre alınması gerek işlem nedeniyle gerekse bir hücrenin eksilmesi nedeniyle bebeğe zarar PREİMPLANTASYON GENETİK TANI İŞLEMİ NEDİR VE HANGİ ÇİFTLERDE UYGULANMAKTADIR?AVANTAJLARI NELERDİR?Günümüzde genetik hastalıklar gebelik sırasında veya doğumdan sonra tanımlanabilmektedir. Ancak bebekteki muhtemel genetik hastalıklar ultrasonografi, amniosentez gibi yöntemler ile gebeliğin ancak dördüncü ayında belırlenebilmekte ve ciddi bir anormallik saptanması durumunda gebelik 5. ay civarında sonlandırılmaktadır. Bu durum anne ve baba adayını psikolojik ve fiziksel olarak travmaya uğramaktadır. Son yıllarda genetik bilimindeki gelişmeler henüz gebelik oluşmadan, tüp bebek yöntemleriyle laboratuvar ortamında geliştirilen embriyolar üzerinde genetik inceleme yapılmasına ve seçilmiş olan sağlıklı embriyoların anne adayının rahimine yerleştirilmesine imkan tanımaktadır. Bu yönteme gebelik öncesi genetik tanı Preimplantasyon Genetik Tanı adı verilmektedir. Gebelik öncesi genetik tanı, anne ve baba adayından elde edilen yumurta ve sperm hücrelerinin laboratuvar ortamında döllendirilmesi sonucu gelişen embriyolardan bir adet hücre alınması ile gerçekleştirilmektedir. Genetik tanı için Floresence İn Situ Hibridizasyon FISH veya Polimeraz Zincir Reaksiyonu PCR adı verilen özel yöntemler kullanılmaktadır. Doğacak bebekte monozomi veya trizomi Down sendromu ve diğer trizomiler gibi sayısal kromozom bozukluklarının ve tek gen hastalıklarının Hemofili, Akdeniz anemisi, kistık fibrozıs, muskuler distrofiler gibi tanısı PGT ile mümkündür. Böylece hastalık taşımayan, sağlıklı embriyoların anne adayına transferi ile sağlıklı bebeklerin doğması sağlanmaktadır. Gebelik öncesi tanı Genetik veya kalıtsal bir hastalık taşıyıcılığı bulunan çiftlerde, Genetik veya kalıtsal bir hastalık taşıyıcılığı bulunan çiftlerde, Daha önce genetik hastalığı olan çocuk veya çocuklara sahip çiftlerde, HLA genotyping doku tiplemesi yapılması amacı ile, Genetik predispozisyon gösteren hastalıkların tanımlamasında Yardımcı üreme teknikleri için kabul edilmiş ileri yaş grubundaki kadınlarda 37 yaş ve üzeri, Tekrarlayan erken gebelik düşükleri olan çiftlerde, Çok sayıda uygulanmasına rağmen yardımcı üreme teknikleri ile gebelik elde edilememiş veya düşüklerle gebeliklerini kaybetmiş olan çiftlerde, Şiddetli erkek kısırlığı ile birlikte görülen kromozom bozuklukları veya genetik hastalıklarda42. KISIRLIK TEDAVİSİNDE IVM NEDİR?Son zamanlardaki önemli bir yenilikte IVMin vitro matürasyon, yani yumurtaların vücut dışında olgunlaştırılmasıdır. Tüp bebek tedavisinin en önemli basamağı kadında yumurtaların geliştirilmesidir. 1 ay kadar süren bu tedavide günlük olarak iğne formunda ilaçlar kullanılır. Ayrıca 2-3 günde bir ultrason ve kan tahlili yapılarak yumurtaların gelişimi izlenir. Yeni geliştirilen IVM de bunların hiç birine gerek yoktur. Burada kadında var olan ancak henüz olgunlaşmamış yumurtalar toplanır ve bunlar laboratuvarlarda olgunlaştırılır. Bu yumurtalar daha sonra döllenerek normal Tüp Bebek işlemi gerçekleştirilir. Bu yeni metodun birkaç avantajı vardır. En önemlisi kadınların ilaç kullanmasının gerekmemesi dolayısıyla buna bağlı tüm yan etkilerden korunulmuş olmasıdır. Diğer bir avantaj maliyetin gerek ilaç yönünden gerekse klinik yönünden azalması ayrıca tedavi süresinin kısalması ve hasta açısından kolaylaşmasıdır. Ancak bu yöntem sadece polikistik över hastalarında kullanılabilmektedir. Yeni yöntemin bazı dezavantajları da vardır, istenilen kalitede yumurtanın her zaman elde edilemeyişi veya gebelik oranlarının bir miktar düşük olması bunlardan ilk akla KADINLARIN DOĞURGANLIĞINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER NELERDİR?Sigara Yumurtalıkların östrojen salgılayan hücrelerini etkileyerek östrojen azalmasına neden olduğu gibi, yumurtalıkların genetik anomalilere daha yatkın olmasına sebep olabilir. Yumurtalıkların erken yetmezlik ve rezervinin tükenmesine ve dolayısıyla erken menopoza yol açabilen sigara, gebelikte de düşük ağırlıklı bebek, erken doğum ve düşüklere sebep olduğu Doğurganlığı etkileyen diğer faktörlerden biri de kadının kilosudur. Kilo artması veya azalması halinde kadınlarda doğurganlık etkilenebilir. Kilonun 10-15 persentil altına düşmesi durumunda hormonal düzensizlikler ve dolayısıyla yumurtlama bozuklukları ve adet düzensizlikleri doğabilir. Atletler, profesyonel dansçılar ve aşırı ekzersiz yapanlarda olduğu gibi az kalorili, kötü beslenme alışkanlığı olan kadınlar da risk grubu sayılır. Kilo artışı 10-15 persentilden daha fazla olan kadınlarda aşırı yağ dokusundan salgılanan yüksek miktardaki östrojen ve serum insülin düzeyinin artması sonucu yumurtlama problemlerinin geliştiği ve kadın doğurganlık sürecinin etkilendiği yolla bulaşan hastalıklar Genital organ infeksiyonları bazen tüplere kadar ilerleyerek tüplerin tıkanmasına ve kısırlığa neden Anomalili bebek riskini arttırarak fertiliteyi dolaylı bir şekilde etkiler. Yaş 35 yaş sonrası kadın yumurtalarının sayı ve kalitesinin düşmeye başladığı dönem olarak kabul edilir, 40 yaşından sonra ise kadınların çoğunun normal yollarla gebe kalma şansı iyice TEKRARLAYAN DÜŞÜKLERDE LENFOSİT AŞISI BAŞARI ŞANSINI ARTIRIR MI?En az dört kez Tüp Bebek denemesine rağmen hamile kalamayanlarda lenfosit aşısı başarı şansını artırabiliyor. Lenfosit aşısı, nedeni açıklanamayan kısırlığın ve tekrarlayan düşüklerin tedavisinde de TÜP BEBEK İLAÇSIZ DA YAPILABİLİR Mİ?Evet bu yöntemin adı IVM'dir. Bu yöntemde yumurtalıkları kısa süreli olarak uyaran hormon ilacı uygulandıktan sonra yada hiç ilaç kullanılmadan olgunlaşmamış yumurtalar toplanır. Toplanan yumurtalar laboratuarda olgunlaştırılarak döllenir. Döllenen yumurtalar uygun gelişim evresine ulaştığında rahim içine transfer İLAÇSIZ TÜP BEBEK KİMLERDE KULLANILIYOR?En önemli kullanım alanı ilaçlara aşırı cevap veren polikistik over sendromlu kadınlardır. Bu hastalarda ilaç kullanılmadan tüp bebek yapılması yumurtalıkların aşırı uyarılması sendromunu OHSS engeller. İlaçsız tüp bebek, normal yumurtalık rezervine sahip olan ancak hormon kullanmak istemeyen kadınlar içinde alternetif yöntemdir. Ayrıca yüksek dozda ilaca yanıt vermeyen veya az yumurta geliştiren hastalarda ilaçsız tüp bebek denemesi yapılabilir. Burada adetin birinci günüden itibaren izlenen hastanın folikülü yumurtalıkta yumurtayı taşıyan içi sıvı dolu kese belirli bir büyüklüğe ulaşınca düşük doz ilaçla izlenip toplama işlemine gidilir. Bu uygulamada başarı klasik tüp bebek uygulamalarında düşük olduğu için uygun olgularda tercih İLAÇSIZ TÜP BEBEK'İN BAŞARI ORANI NEDİR?IVM yöntemi ile gebelik oranları ilaçlı tüp bebeğe oranla daha düşük. Avantajlarına rağmen ilaçsız tüp bebeğin yaygınlaşmamasının temel nedeni de budur. IVM'nin daha önce başarısız tüp bebek uygulaması olan kadınlar ve yumurtalıkları ilaçlara zayıf cevap veren kadınlarda kullanımıyla ilgili bilimsel bir kanıt yok. Bu tedavinin yeni umutlar açması gibi bir durum söz konusu HASTAYA YÜKSEK DOZDA İLAÇ VERİLDİĞİNDE DAHA MI FAZLA YUMURTA ELDE EDİLİYOR?Genç ve yumurtalık kapasitesi iyi hastalarda yüksek dozda fazla yumurta toplanabilir. Ancak yumurtalık kapasitesi düşük kişilerde günlük 450 üniteden daha fazla ilaç kullanımının teorik olarak yumurta sayısını artırmadığı TÜP BEBEK İŞLEMİNİ BİRDEN FAZLA DENEYENLERDE BAŞARILI OLMAK İÇİN NELER YAPILMALI?3 veya daha fazla Tüp Bebek tedavisine rağmen gebeliğin elde edilememesi 'tekrarlayan Tüp Bebek başarısızlığı'olarak tanımlanıyor. Bu duruma yol açabilecek nedenleri uygun araştırmalarla ortaya koyulması gerekir. Yeni bir tedavi öncesi bu hastalarda muhtemel genetik bir sorunun ortaya konması için öncelikle kadın ve erkeğin kromozom sayı ve yapıları'periferik karyotip'adını verdiğimiz kan tetkiki ile tespit edilir. Ayrıca hidrosonografi rahim içine sıvı verilerek ultrason altında rahmin içindeki bozuklukların incelenmesi veya histersokopi rahim filmi ile polip, myom, yapışıklık gibi sorunlar TEKRARALAYAN BAŞARISIZLIĞI OLAN ÇİFTLERDE KAN SULANDIRICI İLAÇLAR FAYDALI MI?Tüp Bebek denemeleri sırasında düşük dozda Asprin kullanımının faydalı olduğu gösterilmedi. Heparin ise cilt altına iğne ile yapılan bir kan sulandırıcıdır. Heparin özellikle 'antifosfolipid sendrom ' adı verilen ve pıhtılaşmaya eğilimi artıran bir durumda faydalıdır. Diğer kadınlarda Tüp Bebek başarısını artırmak amacıyla Heparin kullanımının etkinliği BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ TEDAVİLERİ BAŞARIYI ARTIRABİLİR Mİ?Tekrarlayan başarısız Tüp Bebek uygulaması olan veya gebe kalıpta sürekli düşük yapan hastalarda birçok neden rol oynuyor olabilir. Bu hastalar yeni bir deneme öncesinden veya gebe kalmadan evvel detaylı olarak genetik, anatomik, hormonal, enfeksiyon durumları açısından araştırılmalı. Son yıllarda immünoloji bağışıklık bilimi alanındaki gelişmelerle birlikte yapılan araştırmalar, nedeni izah edilemeyen düşüklerin % 80 nin bağışıklık sistemindeki bozukluklara bağlı olabileceğini ve bunların bir çoğunun yeni tedavi yöntemleri ile önlenebileceğini gösteriyor. Bağışıklık sistemi, insan vücudunun hastalıklara karşı savunma mekanizmasını oluşturan karmaşık bir sistemdir. İnsan vücudundaki hücrelerin yüzeyinde HLA olarak adlandırılan proteinler vardır. Bu proteinler anten gibi çalışarak bakterileri, virüsleri, kanser hücrelerini algılar ve inmün sistemi bunlara karşı antikorlar üretmek üzere uyarır. Hamilelik, baba ve plasentaya bebeğin eşine ait HLA antijenlerinden dolayı yabancı olarak algılanır. Anne adayındaki "blokan antikorlar" sayesinde bebek yabancı bir madde gibi algılanmaz. İşte, blokan antikorların üretilmediği gebelerde bebek yabancı madde gibi algılanır, bebeğe karşı gelişen immün yanıt sonucu gebelik GEBELİĞİN KAYBEDİLMEMESİ İÇİN YAPILABİLECEK BİR ŞEY VAR MI?Evet, bu durumun tedavisi lenfosit aşısıdır. 1970-1979 yılları arasında deneysel çalışmaları tamamlanan bu yöntem 1978 yılından beri tekrarlayan düşüklerin tedavisinde kullanılıyor. Günümüzde nedeni izah edilemeyen kısırlık ve yardımcı üreme teknikleriyle ısrarla gebelik elde edilmeyen vakaların tedavisinde de LENFOSİT AŞISI NASIL UYGULANIR?Erkek eşten alınan kan örneğindeki lenfositler ayrıştırılır. Daha sonra bunlar adayının ön koluna 4 ayrı noktadan cilt altı enjeksiyonuyla verilir. Enjeksiyon sırasında hafif ağrı ve yanma hissedilebilir. Gebelikten önce veya tüp bebek tedavisinden önce işlem 3 kez tekrarlanır. Aşı hazırlanmadan önce baba adayı mutlaka hepatit ve HIV açısından incelenir. Hepatit taşıyıcısı olan kişilerden alınan kan aşı hazırlanmasında kullanılmaz. Anne adayının Rh negatif, baba adayının Rh pozitif olduğu durumlarda ileride kan uyuşmazlığına bağlı problemlerin oluşmaması için aşıyla beraber Rhogam uyuşmazlık iğnesi LENFOSİT AŞISININ BEBEĞE ZARARI VAR MI?Lenfosit aşısının anne adayına ve gelişmekte olan bebeğe herhangi bir zararı yok. Lenfosit aşısıyla tedavi gören anne adaylarının bebeklerinde doğumsal anomoli artışı veya gelişme geriliği saptanmamış. Tedavi gören kadınlarda otoimmün hastalıklarının görülme ihtimali artmaz, bu kadınların kan vermesinde veya almasında , organ transplantasyonu organ nakli yapılmasında veya transplantasyon için organ vermelerinde herhangi bir sakınca yok. Lenfosit aşısı yapılan kadınların bağışıklık sisteminde de herhangi bir bozukluk meydana LENFOSİT AŞISI ETKİN BİR TEDAVİ Mİ?Lenfosit aşısının etkinliği bilimsel kontrollü çalışmalarda tam olarak gösterilmedi. Yani uygulama yapılan hastalar aşı yapılmadan da gebe kalacak mıydı?Sorusuna cevap verecek kontrollü çalışmalara ihtiyaç BAŞARIYI ARTIRAN 8 YÖNTEM NEDİR?1. Yardımcı yuvalanma Embriyoların döllenmiş yumurta beslenip gelişebilmesi için rahim iç zarına tutulması gerekiyor. Eğer embriyoyu çevreleyen zar gereğinden kalınsa rahime tutunma işlemi gerçekleşemez ve gebelik olmaz. Embriyonun rahim duvarına tutulmasını kolaylaştırmak için bu zar çeşitli işlemlerle inceltilebilir veya bir kısmında küçük bir delik oluşturulabilir. Geçmiş yıllarda bazı kimyasal maddeler ve enzimler kullanılarak yapılan bu işlem artık lazer sistemiyle yapılabiliyor. Lazer daha önce Tüp Bebek yöntemiyle gebelik elde edememiş kişilerde, 35 yaş ve üstü kadınlarda kullanılıyor. Ayrıca genetik tanı için biyopsi yapılacak embriyolara, dondurma-çözme sonrası elde edilmiş embriyolara, önceki denemelerinde iyi kalitede embriyo elde edilmesine rağmen gebelik olmayan vakalara, FSH hormonu sınırda yada yüksek olan olgularda Endometriyal ko-kültür Yapay rahim içi uygulaması, tekrarlayan tüp bebek tedavilerine rağmen gebe kalamayan, embriyoları yavaş veya kötü gelişim gösteren çiftlerde yeni bir umuttur. Adetin 21'inci günü rahim içinden alınan ufak bir doku örneği laboratuar koşullarında üretilerek yapay bir rahim içi dokusu oluşturuluyor ve embriyolar bu doku içinde büyütülüyor. Bu uygulama sırasında kadının kendi rahim içi endometrium hücreleri kullanıldığından sarılık, AIDS ve diğer riski durumlar ekarte ediliyor. Endometrial hücreler embriyo gelişimine zarar vermiyor, gelişiminin devamını salgılıyor ve büyüme şansını Embriyo yapıştırma Özellikle ileri yaştaki kadınlarda ve tekrarlayan tüp bebek başarısızlığı olan çiftlerde embriyo glue adı verilen yapıştırıcının kullanılmasıyla gebelik oranlarında artma olduğunu gösteren çalışmalar var. Ancak çiftlerin bunu bir mucize gibi algılamamaları Blastokist kültürü Blastosist, döllenme sonrası 5'inci güne gelmiş embriyona verilen isimdir. Tüp bebek tedavisinde genel kabul gören uygulama, döllenme işlemi yapıldıktan sonraki 3'üncü günde embriyoların anne rahmine yerleştirilmesidir. Embriyoların blastosist döneminde transferinin bazı önemli avantajları var. Mesela bu döneme ulaşabilmiş embriyoları rahime tutulma ihtimali daha fazladır. Çünkü bu embriyoların 5 'inci güne kadar yaşama kabiliyeti diğerlerine göre daha Preimlantasyon genetik tanı Anne ve babada genetik tarama yapıyoruz. Embriyolara genetik tanı yaparak hastalık bulunmayan embriyoları ana rahmine veriyoruz. Böylece ailesel geçişle anne ve babada bulunan genetik hastalık riskini de ortadan Embriyo dondurma Embriyoların transfer edileceği dönemde kadına ait herhangi bir sorun ortaya çıkarsa örneğin hormon tedavisi sırasında yumurtalıkların aşırı uyarılması o zaman tüm embriyolar dondurulup kadında hayati risk oluşturan bu tablonun gerilemesinden sonra daha emniyetli bir zamanda çözülerek transfer edilebilir. Yine rahim içi zarınınendometriumun gebelik için uygun olmayacak bir kalınlıkta olması durumunda da embriyolar dondurularak saklanıp daha sonra rahim içinin daha iyi hazırlandığı başka bir dönemde transfer Tüplerin çıkartılması Başarısız tedavi nedenlerinden biri de, tüplerin içinde sıvı birikmesi. Bu sıvı birikimi, transfer esnasında geri akımla bebeğin tutunmasına engel oluyor. Sıvı biriken tüpler ya tamamen çıkarılıyor ya ağızları kapatılıp geri sıvı akımı Mikro-TESE Ağır erkek kısırlığı tedavisinde uygulanan yeni bir cerrahi yöntemdir. Özellikle üreme kanallarında tıkanıklık olmayan azospermi menide hiç sperm bulunmaması durumunda sperm elde etmek için uygulanan bir cerrahi yöntemdir. Mikro-TESE yöntemi mikroskop altında yapılır. Erkek kısırlığı tedavisinde üreme kanallarında tıkanıklık olmayan azospermi vakaları için uygulanan bu yeni yöntem, çocuk sahibi olmak isteyen çiftlere yeni bir kapı açıyor. Mikro-TESE ayakta tedavisi mümkün olan lokal ya da genel anesteziyle mikroskop altında yapılan cerrahi bir işlemdir. Bu hastalardan mikro cerrahiyle sperm elde ediliyor. Bu yöntemle elde edilen spermler, eşlerinden alınan yumurtalara enjekte edilerek mikroenjeksiyon bu çiftlerin sağlıklı çocuk sahibi olabilmeleri sağlanıyor. Üreme kanallarında tıkanıklık olmayanların, klasik testis biyopsisi TESE işlemiyle yaklaşık olarak yüzde 20'sinden sperm elde edilirken mikro-TESE işlemiyle yüzde 45'inden sperm elde ediliyor. Bu işlem, vakanın zorluğuna göre 1-4 saat içerisinde gerçekleşiyor. Lokal anesteziyle işlem olduysa kısa bir süre sonra, genel anestezi altında yapıldıysa 1-2 saat sonra hasta ayağa kalkabilir ve birkaç gün içerisinde de günlük yaşantısına DOKTORA BAŞVURAN ÇİFTLERE İLK YAPILAN TETKİKLER NELER?İlk tetkikler kısırlığın sebebini bulmaya yönelik, ucuz ve hastaya zarar vermeyen incelemelerdir. Burada hastanın istekleri, yaşı, kısırlık süresi, tıbbi hikayesi, fizik ve jinekolojik muayenesi göz önünde bulundurulur. Ultrasonla kadının iç cinsel organları değerlendirilir. Öncelikle erkekten 3 -5 günlük bir cinsel perhizi takiben bir sperm analizi istenir. Daha sonra kadının yumurtlama fonksiyonu hakkında bilgi edinmek için adetin 3'üncü günü kan alınarak hormon analizi yapılır. Adet bittikten 2 gün sonra ise tüplerin açık olup olmadığını gösteren bir film çekilir. Bu işlem rahim azından boyalı bir madde verilerek yapılır. Bu tetkiklerden sonra hasta hakkında bir ön değerlendirme yapılır ve ileri tetkiklere gerek olup olmadığına karar verilir. Gerekirse beyinde bulunan hipofiz bezi, boyun bölgesinde bulunan tiroit bezi, böbrek üstü bezleri incelenir. Yada laparoskopi ve histeroskopi ile karın içi RAHİM FİLMİNE NEZAMAN İHTİYAÇ DUYUYORSUNUZ?Rahim filmi sayesinde rahim içinin büyüklüğü, şekli, rahim içinde bulunabilen polip, myom, yapışıklık gibi gebeliğe engel olabilecek anormal yapılar hakkında bilgi edinilir. Rahim filmine tüplerin açık olup olmadığını anlamak içinde başvuruyoruz. Rahim filmi için önce suda ya da yağda çözünen bir boyar madde vajina yoluyla rahim içine verilir. Daha sonra röntgen filmi LAPAROSKOPİ HİSTEROSKOPİ NEDİR?Genellikle dıştan yapılan muayeneyle tespit edilemeyen rahatsızlıklar laparoskopi ve histeroskopi ile ortaya çıkabilir. Çünkü bu yolla iç organlara direkt olarak bakmak mümkün. Her iki yöntemde hem tanı konulmasına hem de işlem sırasında sorunu tedavi etmemize olanak tanıyor. Laparoskopide rahmin, tüplerin ve yumurtalıkların dış yüzleri, komşu organlar gözlenir. Histeroskopide ise rahim içi yüzüne bakılır. Laparoskopi ile endometriozis , miyomlar, yumurtalık kistleri, etraf dokularla olan yapışıklıklar ve dış gebelik tanısı konabilir. Eğer karın alt bölgesinde ağrı ve hastanın geçmişinde iltihabi akıntı hikayesi varsa, laparoskopi önerilebilir. Histeroskopi ise kısırlık, tekrarlayan düşük ve anormal kanamalarda son derece yararlı. Böylece polip, myom, yapışıklıklar, doğumsal anomaliler tespit LAPAROSKOPİ NASIL YAPILIYOR?Laparoskopi adet bittikten hemen sonra, genel anestezi altında yapılır. Önce göbekten ince bir iğne sokulur ve içeri karbodioksit gazı verilir. Daha sonra karın üzerinden bir santimlik bir kesi açılır ve içeri ucunda kamera olan ince bir boru sokulur. Böylece karın içi gözlenir. Eğer içeride bir sorun saptarsak, her iki kasığa iki tane, yarımşar santimlik bir kesi açarız. Yardımcı aletlerle bu kesilerden girerek içeride ameliyat yaparız. Laparoskopi mutlaka ameliyathane şartlarında uygulanması gereken işlem. Soruna göre değişmekle birlikte işlem 30 dakika-1, 5 saat arasında HİSTEROSKOPİ NASIL YAPILIYOR?Histeroskopi de rahim ağzından sokulan bir kamerayla rahim içi gözlenir. Sorun saptanırsa bir alet yardımıyla içerideki myom, yapışıklık gibi sorunlar tedavi edilir. Hastanın ağrı duymaması için genel anestezi altında yapılması tercih edilir. Ama basit işlemler muayenehane ortamında lokal anesteziyle de yapılabilir. İşlem çoğunlukla 5-30 dakika arasında tamamlanır. Cerrahi histeroskopi ile myomlar, yapışıklıklar ve polipler rahim içinden KISIRLIK İÇİN YAPILAN TETKİKLER NE KADAR SÜREDE TAMAMLANIYOR?Tetkikler hastanın yaşına ve kısırlık sebebine göre değişiyor. Ama genellikle 1-2 ay içinde KADINDAKİ TÜPLERİN GÖREVİ NEDİR?Normalde her kadında, rahimin sağında ve solunda boynuza benzeyen 2 adet tüp var. Tüpler kadının yumurtasıyla erkeğin sperminin buluşup döllenmeyi gerçekleştirdiği yerdir. Döllenen yumurtalar burada yaklaşık 5-6 gün beslenir, daha sonra rahim içine nakledilir. Böylece gebelik oluşur. Tüpler tıkalıysa sperm ve yumurta bir araya gelmez , dolayısıyla gebelik TÜPLER NEDEN TIKANIR?Tüplerde tıkanma genellikle cinsel yolla bulaşan hastalıklar, geçirilmiş karın içi cerrahi işlemler, iltihabi hastalıklar ve ya endometriozis nedeniyle meydana ŞİŞMANLIK KISIRLIĞA YOL AÇAR MI?Şişmanlığın kısırlığın sebepleri arasında %6 gibi bir yer tutuyor ancak % 6 gibi oranla aşırı zayıflık da kısırlık sebebi. Araştırmalara göre kilo problemi olan kadınların %70 inden fazlası sadece ideal kiloya ulaşarak gebelik elde edebiliyor. Bu bir sürü pahalı tetkik ve tedavi yapmaktan daha hesaplı, bu nedenle, kilo problemi olan hastalarda önce bu faktörü ortadan kaldırıp buna rağmen gebelik oluşmazsa diğer tedavilere STRES KISIRLIĞA NEDEN OLABİLİR Mİ?Stres birçok organda aktivitenin artmasına neden olur. Artan aktiviteyi böbrek üstü bezinden salgılanan hormonlar sinir sistemi yoluyla önlemeye çalışır. Ani başlayan stres kalp atışı, solunumda hızlanma, tansiyonda yükselmeye neden olur, avuç içlerinin terlemesine, soğuk ve ıslak bir hal almasına yol açar. Kronik streste ise depresyon vardır, bağışıklık sisteminde ve uyku düzeninde bozukluklar meydana gelir. Stres, bazı kadınlarda hormon seviyelerini değiştirerek düzensiz yumurtlamaya neden olabilir. Yine bazı çalışmalarda stresin tüplerde spazma ve erkeklerde sperm üretiminde azalmaya neden olduğu gösterildi. İşte bu nedenle psikolojik danışmanlığın önemini vurguluyoruz. Bunun yanı sıra kişilere, medistasyon, akupunktur, yoga gibi stres azaltıcı yöntemlerin kişiye uygulanması planlanmalıdır.
Oluşturulma Tarihi Ekim 23, 2017 1141Yaşıtlarına göre daha yavaş büyüyen veya persentil tablosuna göre 3 persentil geride kalan çocuklarda büyüme geriliğinden bahsedilebilir. Çocuk Sağlığı, Hastalıkları ve Endokrinolojosi Uzmanı Prof. Dr. Nesibe Andıran, çocuklarda gelişim geriliğinin saptandığı durumlarda, tedavinin de oldukça basit olduğunu GERİLİĞİNİN NEDENLERİÇocuğun gelişimi anne karnında başlar. Gebelikte sigara, alkol ve uyuşturucu madde kullanan annelerin bebekleri standartlardan daha düşük doğum boy-kilosunda olabilir. Ayrıca erken doğmuş bebeklerde de gelişim geriliği görülme ihtimali vardır. Çocuğun erişkin boyu, genellikle anne babasının boyuna orantılıdır. Ancak kısa boylu ebeveynlerin çocukları mutlak kısa boylu olacak diye bir kaide geriliği ve boy kısalığı yapan en önemli neden, büyüme hormonunun az salgılanması ya da hiç salgılanmamasıdır. Çocuk bir yıl içinde 5 santimden az uzuyorsa, büyüme hormonu eksikliği araştırılır. Çocuğun yaşıtları ile arasındaki boy farkı her geçen yıl daha da GERİLİĞİNİN TEŞHİSİDüzenli yapılan boy-kilo izlemi sonucunda oluşturulan grafikte, çocuğun boyu persentil eğrisinin altında çıkarsa gelişim geriliğinden şüphe edilir ve diğer incelemelere gidilir. Aileler genellikle çocuklarının boyunun uzamadığını kıyafetlerden anlarlar. Örneğin bir pantolonu çocuk çok uzun süre giyebiliyorsa boy kısalığından şüphelenilebilir. BÜYÜME VE GELİŞİM GERİLİĞİ BELİRTİLERİ Beslenme yetersizliği ve bunun sonucunda oluşan büyüme ve gelişim geriliği çocuğun geleceğini büyük ölçüde etkiler. Zamanında fark edilip tedavi edilmediğinde aşağıdaki durumlarla karşılaşılabilir• Boy kısalığı ve buna bağlı gelişen zayıflık durumu• Düşük bağışıklık sebebi ile sık hastalanma ve geç iyileşme• Zeka ve zihinsel gelişiminde gerilik• Öz güven düşüklüğü ve sosyal gelişiminde gerilik• Dikkat dağınıklığı ve buna bağlı okul başarısında düşüşBÜYÜME VE GELİŞİM GERİLİĞİNİN TEDAVİSİBüyüme ve gelişim geriliği sonucunda ortaya çıkabilecek hastalık ve sonuçlarının önüne geçmek mümkündür. Büyüme ve gelişim geriliği farkındalığı ve tedavi sürecinde ebeveynlere düşen en önemli görevler şunlardır• Çocuğunuzun boy, kilo ve baş çevresinin gelişimi düzenli olarak ölçülüp takip edilmelidir. Bu takip, çocuk doktorunuzun tavsiyesine uygun olarak ergenlik dönemi bitene kadar devam etmelidir.• Çocuğunuzun boy-yaş ve kilo-yaş persentil değerleri çocuk doktorunuz ile birlikte değerlendirilmeli ve standart değerlerin altında olduğu durumda çocuk doktorunuzun önerdiği beslenme tedavisine başlanmalıdır.• Boy-kilo değerlerinin takibi ve değerlendirilmesi dışında büyüme geriliğinin diğer sinyalleri de göz ardı edilmemeli ve düşük bağışıklık, sık hastalanma, geç iyileşme, düşük bilişsel gelişim gibi belirtilerin nedenleri doktorunuzla birlikte sorgulanmalıdır. Çocuk doktorunuzun yönlendirmesine uygun olarak, kararlı ve devamlı bir beslenme tedavisiyle, unutmayın ki çocuğunuzun büyüme ve gelişim problemlerini çözerek geleceğini ona yeniden kazandırmak sizin katkıları için teşekkürler.
Bebekler Ne Zaman Görmeye Başlar?Yenidoğan Bebekler Sizi Nasıl Görür?Bebeklerde Görme Yeteneğinin Aylara Göre GelişimiBebeklerde İlk Göz Muayenesi Ne zaman Yapılmalıdır?Bebeklerin Göz Gelişimi İçin Nelere Dikkat Edilmelidir? Bebeğinizi kucağınıza aldığınızda muhtemelen ilk baktığınız yer onun muhteşem gözleridir. Yavrunuzun o ışıl ışıl minicik gözleriyle bakması anne ve baba olarak size tarifi olmayan bir mutluluk yaşatır. Hayatınızda her zaman çok önemli bir yere sahip olacak o ilk bakış çok özeldir. Sizin ve pek çok ebeveynin hamileliğin başlamasıyla birlikte merak ettiği sorulardan bir tanesi de acaba bebekler doğdukları gün görmeye başlıyor mu? Sorusu olacaktır. Yapılan araştırmalar bebeklerin doğduğu andan itibaren görebildiğini göstermiştir. Yazımızın içerisinde bebekler nasıl görür? Göz gelişimini desteklemek için neler yapılmalıdır? Konularına ayrıntılı olarak yer verdik. Bebekler Ne Zaman Görmeye Başlar? Duyu organlarının gelişimi anne karnında ilk aylardan itibaren başlar. Retinanın gelişimi gebeliğin 8. ayında tamamlanır. Bebek doğduğu andan itibaren de belirli bir mesafeyi gölgeler şeklinde görebilir. Bebeğin gözlerinin 26. haftadan sonra bazı ışık dalgalarına tepki verdiği gözlemlenmiştir. 26. haftaya kadar kapalı olan göz kapakları ilerleyen haftalarda açılmaya başlayarak gözlerin ışığı algılamasını sağlar. Yenidoğan Bebekler Sizi Nasıl Görür? Görme konusu uzmanlar tarafından tüm yönleriyle incelenerek ’Yenidoğan bebekler sizi nasıl görür? Anne ve babasının yüz hatlarını net olarak seçebilir mi? Sorularının cevapları araştırılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre görme sistemlerindeki gelişimin, doğumdan önce başlayarak 7-8 yaşlarına kadar devam ettiği kanıtlanmıştır. Yenidoğan bir bebek retina ve beyindeki görme sinirleri tam olarak gelişmediği için nesneleri ve kişileri net olarak göremez. İlk haftasında sadece 30 cm uzaklıktaki kişi ve nesneleri gölgeler şeklinde algılar. Zamanla gözler görmeyi öğrenir ve hızlı bir şekilde uyarıcıları netleştirmeye başlar. Aşağıda bebekler sizi nasıl görür? sorusunun cevabı ve görme sisteminin aylara göre gelişimi anlatılmıştır. Bebeklerde Görme Yeteneğinin Aylara Göre Gelişimi Verilen uyarıcılara nesne, ışık, renk vb. bağlı olarak öğrenilen görme yetisi, diğer duyu organlarına göre daha sonra gelişir. Bebeklerde görme yetişkinler kadar net değildir ancak 6-7 yaşlarında yetişkin düzeyine ulaşır. 0-2 Ay Görüş mesafeleri 25-30 cm kadardır ve %5 oranında görme sağlarlar. Parlak, büyük ve canlı renkli nesneleri daha rahat görürler. 2. Ayın sonuna doğru 50 cm görüş mesafesine ulaşırlar. Çevrelerindeki nesneleri merkezdekine oranla daha iyi görürler. Bu aylar içerisinde bazen iki gözlerini aynı noktaya odaklamakta zorlanırlar ve şaşı bakabilirler. Bu durum daha uzun bir süre devam ederse göz muayenesi yaptırmak gerekir. 2-4 Ay Gözleriyle nesneleri takip etmeye başlarlar. Yatay olarak hareket eden parlak ve renkli nesneleri takip ederek yakalamaya çalışırlar. 4. Ayın sonlarına doğru dikey olarak hareket eden nesneleri de izleyebilirler. 40-50 cm uzaktaki kişilerle göz teması kurabilirler. Bebekler kafasını çevirmeden gözleriyle bir nesneden diğerine bakmayı da bu aylarda öğrenir. 4-6 Ay 4-5 aylık bebeklerin görme yetenekleri hızlı bir şekilde gelişmeye başlar. Hareket eden nesneleri takip etmekte daha başarılıdırlar. El ve göz koordinasyonunu sağlayarak nesneleri yakalayıp ağzına götürürler. 7-10 Ay Görüş mesafeleri 2-3 metreye ulaşan bebekler emeklemenin de başlamasıyla birlikte gördükleri nesneleri almaya çalışırlar. Bir bölümü gözüken oyuncak ve nesneleri tanıyabilirler. Tanıdıkları kişilerle yabancıları ayırt edebilirler. 10-15 Ay 4-6 metre görme mesafesine ulaşan bebekler daha ayrıntılı görmeye başlar. Oyuncakların renk farklılıklarını ve kitaplardaki resimleri net olarak görebilirler. 15-24 Ay Tüm görme becerileri gelişmiş olan bebekler el ve göz koordinasyonu gerektiren etkinlikleri başarılı bir şekilde tamamlayabilir. Nesneleri bir araya getirir, birleştirir, dairesel hareketlerle karalamalar yapabilir. Gördüğü her nesnenin en küçük ayrıntılarını fark eder. 24-36 Ay Görme becerileri %80 oranında gelişmiştir. Yetişkinler kadar net görebilme süreci 6-7 yaşlarında tamamlanır. Tüm gelişim alanlarında olduğu gibi gözlerdeki gelişim de bebekten bebeğe farklılıklar gösterir. Kalıtımsal etkilerle birlikte bebeklerde görme yetenekleri farklı zamanlarda gelişir. Bebeklerde İlk Göz Muayenesi Ne zaman Yapılmalıdır? Ailenizde kalıtsal olan şaşılık, göz tembelliği, yüksek dereceli göz bozuklukları, doğumsal katarakt ve tümör gibi rahatsızlık geçmişi varsa mutlaka bebeğinizi ilk ay içerisinde göz muayenesine götürmelisiniz. Aile üyelerinde göz rahatsızlığı yoksa ya da bebeğinizle ilgili bir risk faktörü belirlenmemişse ilk göz kontrolü için en uygun zaman miniğinizin 6. Ayıdır. ayda yapılan kontrolde göz bozuklukları ve pek çok hastalığın teşhisi yapılabilmektedir. İlk göz kontrollerinin ihmal edilmemesi teşhis ve tedavi sürecini kolaylaştırır ve kalıcı hasarların önüne geçer. İlk muayenede aile üyelerinin göz hastalıkları geçmişinin öğrenilmesi çok önemlidir. Yapılan kontrolde göz kapağı, kornea, göz bebeği hareketleri incelenir ve bazı refleks testleri yapılır. Bebeklere uygulanan kırmızı refle testi ile retina ve kornea bozuklukları, göz tümörleri ve katarakt teşhisi konulabilir. Bu test karanlık bir odada oftalmoskop denilen ışık yardımı ile göz bebekleri büyütülerek yapılır. Bebeklerde en sık rastlanılan göz rahatsızlıkları; kırma kusurları, şaşılık, gözyaşı kanallarının tıkalı olması, göz tansiyonu ve göz tembelliğidir. Bu rahatsızlıklar bazen belirti göstermezler. Hastalıkların önlenmesi ve tedavisinde muayene çok önemlidir. Erken dönemde konan teşhis ve uygulanan tedavilerle özellikle bazı göz bozukluklarının önüne geçmek mümkün olmaktadır. Bebeklerin Göz Gelişimi İçin Nelere Dikkat Edilmelidir? Gözler bebeklerin dünyaya açılan en önemli duyu organları arasındadır. Anne karnında gelişmeye başlayan görme sistemleri annenin sağlığıyla doğrudan ilişkilidir. Özellikle hamilelik döneminde sağlıklı beslenme, çocukların tüm gelişim alanlarını olumlu yönde etkilediği gibi göz sağlığı içinde çok önemli bir yere sahiptir. Sağlıklı beslenme doğumdan sonrada gözlerin gelişimi için en önemli etkenler arasındadır. Çocukların beslenmesinde tüm besin gruplarına yer verilmeli özellikle de sebze, meyve, balık tüketmelerine özen gösterilmelidir. Hamilelik döneminde görme sisteminin sağlıklı gelişimini olumsuz etkileyen bazı faktörler vardır. Annenin alkol ve sigara kullanıyor olması, bazı ilaç tedavileri, annenin radyasyona maruz kalması, bu faktörler arasında sayılabilir. Özellikle ilk aylarda annenin bu olumsuz süreçleri yaşaması göz sağlığını daha çok etkiler. Göz sağlığı için önemli diğer bir konuda çocukların teknolojik aletlerle mümkün olduğunca geç tanıştırılmasıdır. Televizyon ve bilgisayarın göz sağlığını olumsuz etkileyerek kalıcı hasarlar verdiği uzmanlar tarafından vurgulanmaktadır. Çocuğunuzun iyi görebilmesi; fiziki gelişimi, okul başarısı ve sosyal yaşamı için de büyük bir öneme sahiptir. Bu sebeple anne baba olmaya karar verdiğinizde bebekler nasıl görür? Göz sağlığını korumak için neler yapılmalıdır? Konularını araştırarak önceden bilgi sahibi olmanız gerekir. Ayıca kontrollerini bebeklikten itibaren düzenli aralıklarla yaptırmak ve bebeğinizi öğrendiğiniz bilgiler ışığında doğru gözlemlemek göz problemlerinin teşhis ve tedavisinde size yardımcı olacaktır. BEBEKLERDE GÖZ ÇAPAKLANMASI HAKKINDA HER ŞEY! Konulu makalemize aşağıdaki bağlantıya tıklayarak ulaşabilirsiniz. BEBEKLERDE GÖZ ÇAPAKLANMASI HAKKINDA HER ŞEY!
bebeklerde gelişim geriliği soruları ve cevapları