MAİVE SİYAH – HALİT ZİYA UŞAKLIGİL– ROMAN. İstanbullu bir ailenin çocuğu olan Ahmet Cemil, mülkiyeyi bitirmek üzereyken babası ölür. Bunun üzerine Ahmet Cemil, ailesinin geçimini sağlamak için ders vermeye başlar. Bir taraftan da eserini tamamlamaya çalışır; ancak eserinden beklediği başarıyı elde edemez. Maive Siyah Özet. Halit Ziya Uşaklıgil’in 1889 yılında yayınlanan en önemli eserlerinden biri olan Mai ve Siyah ya da günümüz Türkçesi ile Mavi ve Siyah dönemin sanatçılarını anlatmaktadır. Kitabın ana karakteri olan Ahmet Cemil ünlü bir yazar olmak ümidi ile Mülkiye’de okur. ahmet cemil,hayal(mai) ve gerçek(siyah) arasında kalmış bir roman kişisidir.onun özlediği şey,insanoğlunun bütün duygularını ifade eden bir dil vücuda getirmektir. bu romanın dikkat çeken bir diğer özelliği ise;roman kahramanı ahmet cemil'in hayata şairane bir gözle bakıp,onu sanatkârâne bir üslupla dile getirmiş Batılılaşmanın etkilerinin görüldüğü dönemin eserleri arasında yer alan Mai ve Siyah adlı eserin Türk Edebiyatındaki yeri şüphesiz çok önemlidir. İlk modern roman olarak kabul edilen bu eserin yazarı Halit Ziya Uşaklıgil’dir. Romanda Uşaklıgil yaşanılan dönemin psikolojisini çok iyi bir şekilde yansıtmıştır. İçindekiler1 Mai ve Siyah Özet2 Mai ve Siyah Eseri İncelemesi3 Halit Ziya Uşaklıgil’in Mai ve Siyah Hakkındaki Görüşleri Mai ve Siyah eserinin yazarı: Halit Ziya Uşaklıgil Mai ve Siyah eserinin türü: Roman Mai ve Siyah eserinin karakterleri: Ahmet Cemil Romanın başkahramanıdır. Yirmili yaşlarda duygusal, genç bir şairdir. Lamia: Hüseyin Nazmi’nin kız kardeşi, Ahmet cash. Kitabın Adı Mai Ve SiyahKitabın Yazarı Halid Ziya UşaklıgilBasım Yılı 1980Yayın Evi İnkılap Ve Aka Kitap EvleriKitabın KonusuRomanın Hikayesinde, Hayalleri olan bir gencin lise son sınıfta babasını kaybetmesiyle hayallerinin yıkılışı ve beraberindeki hayat mücadelesi ÖzetiAhmet Cemil, babasının ölümünden sonra, bin bir güçlükle okulu bitirir ve kız kardeşini ve annesini beslemek için çalışmak zorunda kalır. Bunun için elinden fazla bir şey de gelmemektedir. Çünkü yabancı dil bilmekten başka bildiği bir şey yoktur. Ona kalsa, bütün çalışmalarını şiir üzerinde toplamayı; edebiyatımıza bir başka yön vermeyi ister. Ancak hayat mücadelesi onu çok genç yaşta Şekip, Hüseyin Nazmi gibi arkadaşlarıyla başlıca tartışma konusu budur zaten. Raci gibi kendisini kıskanan, arkasından dedikodular yaratan birine rağmen şiirde bir şeyler yapacağına inanır. Bir yandan, Ahmet Cemil, bu sarı, uzun saçlı, mavi gözlü, kalem parmaklı genç, Hüseyin Nazmi’nin kızkardeşi Lamia’yı sever. Tek kaygısı onunla evlenmek, ona layık bir yuva kurabilmektir. Fakat bu mümkün olabilir mi? Olabilecek mi? Hep bunu hayal bitirdikten sonra, zavallı genç çok sıkıntılı günler geçirir. Evlerine gittiğin öğrencilerin şımarıklıklarına katlanmak zorunda kalır. Ekmeğini kazanır ama, neler pahasına! Böylelerinden para kabul etmeye mecbur kalmak ona pek ağır gelir. Başka çare de yoktur. Pek dayanamaz hale gelince, bu sefer kitapçılara polis romanları tercüme etmeye kalkar. O çağlarda pek sayılı olan bu kitapçılar da onun derisini yüzerler. Geceler boyu göz nuru dökerek yaptığı anlamsız tercümelere hiç denecek kadar az para verirler. Ne öyle eserleri tercüme etmek ister, ne de parasını üzüle üzüle almaya razı Cemil, günün birinde “Mirat-I Şuun” adlı gazetede çalışmaya başlar. Hayatı az çok düzene girer. Hatta, gazete sahibinin oğlu Vehbi Efendi, Ahmet Cemil’in kız kardeşi İkbal’le evlenir. O zaman Süleymaniye’de eski bir evde oturan Ahmet Cemil, kız kardeşini mutlu görmek hevesiyle güzel bir düğün yapar. Ama bu evlilik, o zamanın evlenme şartları yüzünden başarılı olmaz. Evlenenler daha önce birbirlerini tanımadıkları için bağdaşamazlar. Vehbi Efendi çok kaba, durmadan içen, küstah bir kimsedir. Öyle alçak bir heriftir ki, karısı hamile olduğu sıralarda beslemelerini okşayarak onlarla gönül eğlendirir. Ahmet Cemil bu adiliklere dayanamaz. Gülle dokunmaya kıyamadığı biricik kız kardeşinin hırpalanmasına, hatta dövülmesine razı olmaz. Bir gece, Vehbi, İkbal’i öyle hırpalar, durumunu düşünmeden öyle bir tekme atar ki zavallı kadın çocuğunu düşürür. Ahmet Cemil, çıldırmış bir halde, arkadaşı Ali Şekip’in dükkanına kendini atar. Ali Şekip’e anasından aldığı küpeleri, yüzükleri emniyet sandığına rehin etmekte kendisine yardım için gitmiştir. Kız kardeşini ölümden kurtarmak gerekmektedir. Hiçbir önlem zavallı İkbal’i ölümün pençesinden Nazmi, uzakça bir görevle dış işlerine tayin edilmiştir. Memmundur. Ahmet Cemil, bir gün onu ziyarete gider. Bir aya kadar memleketten ayrılacak olan Hüseyin Nazmi, sevineceğini sanarak Ahmet Cemil’e başka bir haber daha verir. Lamia’yı evlendiriyorlardır. O zaman Ahmet Cemil Lamia’ya ait tek tük hatıra kırıntılarını bir daha yaşar. Bunlar, Lamia’nın çocukluğu ile ilgilidir. Zihninde, kızı, ailesinin ısrarıyla evlenmeyi kabul etmiştir diye tasarlar. Bir an sevgisini itiraf etmeyi düşünür. Ama yoksulluğu, işşizliği aklına gelince bir yuva kuramayacağını kabullenir. Bundan da kardeşi, sonra Lamia… Geriye ne kalmıştır? Eseri mi? Genç adam, bütün ömrürünü koyduğu şiirlerini bir an bile duraklamadan ocağa atıp yakar. Yaşamı gözlerinde yaşlar, ağzında acı bir lezzetle seyreder. O esrin bir anlamı kalmamıştır ki Hüseyin Nazmi gidiyor, o da gidecektir. Bir gün Taksim bahçesinde oturuken ileriye ait tasarlarını, tasarladıklarını hatırlar. Şimdi o da Anadolu’da bir görev alıp gidecektir işte. Kendisine kırgınlıktan başka bir şey sağlamayan bu İstanbul’dan kaçacaktır. Kararını yerine getirir. Dertli anasını alarak bir vapura biner. Gece karanlığında, son defa İstanbul’u, Cihangiri seyreder. Deniz karanlık, gece karanlıktır. Vaktiyle Tepe başında, gece, gözlerine bir elmas yağmuru gibi görünen ışıklar sanki sönmüştü. Şimdi her taraf simsiyahtı. Oda, güneşten, hayatın biçareliğiyle alay eden ışıktan kaçarak, sonsuz bir yoklukta mutlu ve rahat, yuvarlanıp Ana Fikriİnsan hayatta karşısına çıkan zorluklara karşı mücadele etmeli, hayallerle gerçekleri birbirine Olayların ve Şahısların DeğerlendirilmesiAhmet Cemil Başarılı bir lise hayatı sürerken, son sınıfta babasını kaybeder ve hayat mücadelesine çok erken başlar. Amacı şiire başka bir yön vermek iken babasının ölümü her şeyi alt üst eder. Hayalleri olan bir gençtir. Babasının ardından kız kardeşi İkbal’in ölümü, son olarak da yakın dostu olan Hüseyin Nazmi’nin kız kardeşi Lamia’nın evlenmesiyle tüm hayalleri Nazmi Ahmet Cemil’in en yakın dostudur. O da Ahmet Cemil gibi şiire düşkündür. İlbal’in Ahmet Cemil’in kız kardeşidir. Özellikle babasının ölümünden sonra annesine ve ağabeyine bağlılığı Hüseyin Nazmi’nin kız kardeşidir. Güzel ve alımlı bir genç kızdır. Ahmet Cemil’in kendisine olan aşkından Hakkındaki GörüşlerEser, dili ağır olduğu için pek anlaşılmamakta, devamlı dipnotlara bakma ihtiyacı hissedilmektedir. Buna rağmen olayların anlatılışı akıcı bir dille ifade edilmektedir. Hayat şartlarının zor olduğu bir dönemde yazılan eser, insanın maddi durumunun hayatını nasıl etkilediği açık bir şekilde ortaya Yazarı Hakkında Bilgiİstanbul’da doğdu. İstanbul’da başladığı öğrenimini İzmir’de tamamladı. Öğretmenlik yaptı, çeşitli memurluklarda bulundu. Edebiyat hayatına 1884’te atıldı.. Geniş bir kültüre ve bilgiye sahipti. Servet-i Fünun edebiyatının nesir alanında en güçlü kalemi oldu. Türk edebiyatının en büyük romancısı olarak kabul edildi. Romanlarındaki konularda çoğunlukla aydınlar arasından şeçtiği halde, hikayelerinde daha çok halkın yaşayışını konu olarak Bir Ölünün Defteri, Sefile, Ferdi Ve Şürekası, Aşk-ı Memnu, Kırık Hayatlar,HikayeleriBir Yazın Tarihi, Solgun Demet, Sepette Bulunmuş, Hepsinden Acı, Aşka Dair, Onu Beklerken, İhtiyar Dost, Kadın PençesiOyunlarıKabus, Füruzan, Fare,AnılarıKırk Yıl, Saray ve Ötesi, Bir Acı Hikaye,Sanat ve Sanat ÜzerineSanata Dair Okunma Sayısı 51 KONUSUHayalleri olan bir gencin lise son sınıfta babasını kaybetmesiyle hayallerinin yıkılışı ve beraberindeki hayat mücadelesi. ÖZETİ Ahmet Cemil,babasının ölümünden sonra,binbir güçlükle okulu bitirir ve kız kardeşini ve annesini beslemek için çalışmak zorunda için elinden fazla birşey de yabancı dil bilmekten başka bildiği birşey kalsa,bütün çalışmalarını şiir üzerinde toplamayı;edebiyatımıza bir başka yön vermeyi ister. Ancak hayat mücadelesi onu çok genç yaşta karşılar. Ali Şekip ,Hüseyin Nazmi gibi arkadaşlarıyla başlıca tartışma konusu budur zaten. Raci gibi kendisini kıskanan,arkasından dedikodular yaratan birine rağmen şiirde birşeyler yapacağına inanır . Bir yandan , Ahmet Cemil ,bu sarı , uzun saçlı, mavi gözlü ,kalem parmaklı genç, Hüseyin Nazmi’nin kızkardeşi Lamia’yı kaygısı onunla evlenmek,ona layık bir yuva bu mümkün olabilir mi? Olabilecek mi? Hep bunu hayal eder. Okulu bitirdikten sonra ,zavallı genç çok sıkıntılı günler gittiğin öğrencilerin şımarıklıklarına katlanmak zorunda kazanır ama, neler pahasına! Böylelerinden para kabul etmeğe mecbur kalmak ona pek ağır gelir . Başka çare de yoktur. Pek dayanamaz hale gelince , bu sefer kitapçılara polis romanları tercüme etmeye kalkar. O çağlarda pek sayılı olan bu kitapçılar da onun derisini boyu göz nuru dökerek yaptığı anlamsız tercümelere hiç denecek kadar az para verirler. Ne öyle eserleri tercüme etmek ister , ne de parasını üzüle üzüle almaya razı olur. Ahmet Cemil, günün birinde “Mirat-I Şuun” adlı gazetede çalışmaya başlar. Hayatı az çok düzene girer. Hatta ,gazete sahibinin oğlu Vehbi Efendi, Ahmet Cemil’in kız kardeşi İkbal’le evlenir. O zaman Süleymaniye’de eski bir evde oturan Ahmet Cemil, kız kardeşini mutlu görmek hevesiyle güzel bir düğün yapar. Ama bu evlilik, o zamanın evlenme şartları yüzünden başarılı olmaz. Evlenenler daha önce birbirlerini tanımadıkları için bağdaşamazlar. Vehbi Efendi çok kaba, durmadan içen , küstah bir kimsedir. Öyle alçak bir heriftir ki, karısı hamile olduğu sıralarda beslemelerini okşayarak onlarla gönül eğlendirir. Ahmet Cemil bu adiliklere dayanamaz .Gülle dokunmaya kıyamadığı biricik kız kardeşinin hırpalanmasına, hatta dövülmesine razı olmaz. Bir gece, Vehbi, İkbal’I öyle hırpalar, durumunu düşünmeden öyle bir tekme atar ki zavallı kadın çocuğunu düşürür. Ahmet Cemil, çıldırmış bir halde, arkadaşı Ali Şekip’in dükkanına kendini atar. Ali Şekip’e anasınden aldığı küpeleri, yüzükleri emniyet sandığına rehin etmekte kendisine yardım için gitmiştir. Kız kardeşini ölümden kurtarmak önlem zavallı İkbal’i ölümün pençesinden kurtaramaz. Hüseyin Nazmi, uzakça bir görevle dış işlerine tayin edilmiştir. Memmundur. Ahmet Cemil, bir gün onu ziyarete gider. Bir aya kadar memleketten ayrılacak olan Hüseyin Nazmi, sevineceğini sanarak Ahmet Cemil’e başka bir haber daha verir. Lamia’yı zaman Ahmet Cemil Lamia’ya ait tek tük hatıra kırıntılarını bir daha yaşar. Bunlar, Lamia’nın çocukluğu ile ilgilidir. Zihninde, kızı, ailesinin ısrarıyla evlenmeyi kabul etmiştir diye an sevgisini itiraf etmeyi yoksulluğu, işşizliği aklına gelince bir yuva kuramayacağını kabullenir. Bundan da vazgeçer. Önce kardeşi, sonra Lamia… Geriye ne kalmıştır?Eseri mi?Genç adam,bütün ömrürünü koyduğu şiirlerini bir an bile duraklamadan ocağa atıp yakar. Yaşamı gözlerinde yaşlar,ağzında acı bir lezzetle seyreder. O esrin bir anlamı kalmamıştır artık. Madem ki Hüseyin Nazmi gidiyor, o da gidecektir. Bir gün Taksim bahçesinde oturuken ileriye ait tasarlarını, tasarladıklarını hatırlar. Şimdi o da Anadolu’da bir görev alıp gidecektir işte. Kendisine kırgınlıktan başka birşey sağlamayan bu İstanbul’dan kaçacaktır. Kararını yerine getirir. Dertli anasını alarak bir vapura biner. Gece karanlığında, son defa İstanbulu, Cihangiri seyreder. Deniz karanlık, gece karanlıktır. Vaktiyle Tepe başında, gece, gözlerine bir elmas yağmuru gibi görünen ışıklar sanki sönmüştü. Şimdi her taraf simsiyahtı. Oda,güneşten, hayatın biçareliğiyle alay eden ışıktan kaçarak,sonsuz bir yoklukta mutlu ve rahat, yuvarlanıp gidecektir. ANAFİKRİİnsan hayatta karşısına çıkan zorluklara karşı mücadele etmeli,hayallerle gerçekleri birbirine karıştırmamalıdır. OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRMESİ AHMET CEMİL Başarılı bir lise hayatı sürerken,son sınıfta babasını kaybeder ve hayat mücadelesine çok erken şiire başka bir yön vermek iken babasının ölümü herşeyi alt üst olan bir ardından kızkardeşi İkbal’in ölümü,son olarak da yakın dostu olan Hüseyin Nazmi’nin kızkardeşi Lamia’nın evlenmesiyle tüm hayalleri yıkılır. HÜSEYİN NAZMİAhmet Cemil’in en yakın da Ahmet Cemil gibi şiire ağabeyidir. İKBALAhmet Cemil’in babasının ölümünden sonra annesine ve ağabeyine bağlılığı artmıştır. LAMİAHüseyin Nazmi’nin ve alımlı bir genç cemil’in kendisine olan aşkından hebersizdir. HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER Eser,dili ağır olduğu için pek anlaşılmamakta,devamlı dipnotlara bakma ihtiyacı rağmen olayların anlatılışı akıcı bir dille ifade şartlarının zor olduğu bir dönemde yazılan eser,insanın maddi durumunun hayatını nasıl etkilediği açık bir şekilde ortaya konmuştur YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ İstanbul’da başladıgı öğrenimini İzmir’de tamamladı. Öğretmenlik yaptı,çeşitli memurluklarda bulundu. Edebiyat hayatına 1884’te atıldı..Geniş bir kültüre ve bilgiye Fünun edebiyatının nesir alanında en güçlü kalemi edebiyatının en büyük romancısı olarak kabul konularda çoğunlukla aydınlar arasından şeçtiği halde, hikayelerinde daha çok halkın yaşayışını konu olarak seçmiştir. Diğer Roman Özetleri Kitap Özetleri Aşkı Memnu Özeti Halit Ziya UŞAKLIGİL Nemide Özeti Halit Ziya Uşaklıgil » Alt KategorilerPDF Eserin Adı Mai ve SiyahYazarı Halit Ziya UŞAKLIGİLYayınevi İstanbul, İnkılap ve Aka YayıneviBaskı Tarihi 19771- Kitabın KonusuRoman türünün edebiyatımızdaki en güzel örneklerinden olan Mai ve Siyah’ta yazar yaşanılan bir dönemin sosyo kültürel durumunu gözler önüne sermiştir. Yazar romanda okuyucuya dönemin yaşantısını bakış açısından vermeye çalışmıştır. Bu bakış açısında kendi içinde bir objektiflik ve realistlik göze çarpar. Mai ve Siyah dönemin bütün toplumsal sorunlarını gündeme getiren bir roman olmuştur. Yazar dönemindeki bir takım sorunları kahramanları vasıtasıyla okuyuculara bu romanda neslinin şair idealini ele alır, o zamanki sanat ve basın dünyasını yer yer çok gerçekçi çizgilerle tasvir eder. Bu tasvirlerde insanların duyguları çok güzel işlenmiştir. Eser aşırı duygusal ve romantik bir Eserin Ana FikriEserin tema için karamsarlık, ayrılık, aşk, pişmanlık diye tek bir şey söylemek mümkün değildir. Bunun içindir ki bunların hepsini içine alan kader belki de bu eserin teması ve Siyah bize İstanbul’daki sanat ve edebiyat çevrelerini yansıtan başarılı romanlardan biridir. Romanın kahramanları olan A. Cemil’in basın ve yayın hayatının merkezi olan çevrelerle ilişkisi bize dönemindeki edebiyat ve kültür hareketlerini ve Siyah bu bakımdan Servet-i Funun edebiyat akımının romanı Kitaptaki Olayların ve Şhısların DeğerlendirilmesiAhmet Cemil Romanın baş onun etrafında koparan, aklına koyduğunu yapan,yeni edebiyat anlayışını temsil eden bir kişiliktir. RaciAhmet Cemil’in karşısında olan yani eski edebiyat anlayışını temsil eden,onunla zıt fikirlere sahip,onu çekemeyen ve onun yolunu kesmeye çalışan Ahmet Cemil’in hayatını adadığı sevgili kızkardeşi, iyi kalpli, masum, güzel hayattan çok acı çekmiş, bahtı kara Bey İkbal’in kocasıdır. Kaba, bencil, boyuna içen, küstah, karısına kötü davranan, onun ölümüne sebep olan alçak bir Ahmet Cemil’in çocukluktan kalma en büyük aşkıdır. Ahmet Cemil’in evlenmek istediği, sevdiği, hayatındaki ideal Nazmi Lamia’nın abisi ve Ahmet Cemil’in yakın arkadaşı. Ahmet Cemil ile edebiyat tartışmalarına giren, onu kabullenen ve destekleyen HayatıHalit Ziya UŞAKLIGİL Türk yazarı. İstanbul’da doğdu. Mercan Mahalle Mektebi’nden sonra Fatih Askeri rüştüyesine devam etti. Ailece İzmir’e taşındıklarında öğrenimine İzmir rüştiyesine devam etti. Mekhitarist okulunda Fransızca eğitimi arkadaşı ile 1884’te Nevruz dergisi, iki yıl sonra Hikmet gazetesini çıkardı. 1893’te İstanbul’a gelerek Reji idaresinde başkatiplik görevine başladı. 1896’da Edebiyatı Cedide topluluğuna sonra Darülfünunda Batı Edebiyatı dersleri Darülfünunda müderris tarafından 1913’te Fransa’ya , 1915’te Almanya’ya gönderildi. Cumhuriyetten sonra Yeşilköy’deki köşküne çekilerek gazetelerde yazmaya devam etti. Halit Ziya yazı hayatına, her konuda yazı ve tercümelerle girdi. Yazdığı şiirler Muallim Naci tarafından ağır bir dille yerilince mensur şiire sonra yazmaya başladığı ilk romanları, Tanzimat romanının devamıdır. Bunlarda basit şemalarda duygusal aşk hikayeleri anlatılır. 1896’da Servet-i Fünun topluluğuna katıldıktan sonra Fransız romanlarını, özellikle teknik yapılarını ve anlatım ilkelerini incelemeye başladı. O yıllarda sürekli okuduğu yazarlar Balzac ve Paul Bourget’tir. Halit Ziya romanlarında, yaşadığı dönemin toplumsal şartları ve yetiştiği çevrenin özelliklerini dolayısıyla, genellikle varlıklı kişilerin hayatını ve meselelerini konu edindi. Kendi hayatına benzeyen hayatları tasvir etti; romanlarındaki kişiler, olayların oluşumu, Halit Ziya’nın iyi bildiği çevrelerden seçilmiştir. Roman kişileri tenkitçi bir tavırla ortaya koyan Halit Ziya, hikaye kişilerine daha çok şefkatle, acıyarak bakar; bunlar iyi yürekli, fedakar ve namuslu hikayelerde yazar, romanlarında olduğu gibi, küçük gözlemlerini Ziya, ilk romanlarından beri aradığı anlatıma, Edebiyatı Cedide döneminde Roman Nemide, Bir Ölünün Defteri, Ferdi ve Şürekası, Mai ve Siyah, Aşk-ı Memnu, Kırık Hikayeler Bir Muhtıranın Son Yaprakları, Bir İzdivacın Tarihi Ankara Devlet Tiyatrosunda oynandı.HatıralarıKırk Yıl, Saray ve Ötesi,Bir Acı Hikaye...Servet-i Fünun devrinde, Tanzimat ile başlayan yeni nesir gelişerek olgunlaşmış ve bu devirde bugün klasik olarak değerlendirebileceğimiz güzel örnekler meydana getirilmiştir. Servet-i Fünun romancıları, Namık Kemal’in açtığı “sanatkarane roman” tarzını geliştirerek modern Batı seviyesine yükseltir. Servet-i Fünuncular yazdıkları hikaye ve romanlarda tasvir ve tahlil için önemli bir yer ayırmışlardır. Ayrıca bu hikaye ve romanlarda ilk defa kadın erkekle bir seviyede görülmüştür. Mai ve Siyah’ta belirtilen özellikler ustaca ve hikaye tekniğindeki aksaklıklar bu dönemde ortadan kalkmış, yazarlar anlattıkları olayda aradan Fünun edebiyatının roman ve hikayede en güçlü ismi Halit Ziya’dır. Türk nesrinin gelişmesinde önemli etkide bulunmuştur. Halit Ziya’ya göre güçlü bir Türk nesir üslubunun oluşması için eski nesir yanlışlıklarından uzaklaşılarak, Fransız nesir üslubunun teknik özellikleri benimsenmelidir. Bu yüzden romanlarında sıfat tamlamaları ve benzetmelerde süslü cümleler yer Ziya’nın romanlarındaki türler genelde yerleşmiş ve çevresinden sağlanmıştır. Sağlam bir tekniğe sahiptir. Bu romanlarında göze çarpmaktadır. Romanlarında yaşadığı dönemin etkisi görülür. Özellikle Fransız realist ve naturalistlerin tesirinde kalmıştır. Bunda aldığı eğitimin payı büyüktür. Batılaşma üzerinde durur. Genellikle realist ve psikolojik eserler vermiştir. Roman konuları genellikle aydın çevreler, hikaye konularını ise halk tabakasından seçmiştir. Kahramanlarını yaşadığı çevreden seçmiştir. Yazar genellikle belli bir kesimi ele alır ve o cemiyetin hastalıklı tiplerini işler. Bunlar “ev içi” Kitabın Özeti çok doğru, iyi kalpli bir avukatın oğludur. Annesi ise erdemli bir kadındır. Öğrenimine resmi okullarda başlar. Öğrenimi sırasında babası vefat eder. Okulu bitirir bitirmez kız kardeşine ve annesine bakmak zorunda kalır. Fakat elinden fazla bir iş gelmemektedir. Yabancı dil bildiği için sadece evlerde ders vermektedir. Bir de şiir yazmaktan başka bir becerisi yoktur. Ders verdiği öğrencilerin yaptığı şımarıklıklar onu bezdirmiş ve bu işi bırakmasına sebep olmuştur. Daha sonra gecesini gündüzüne katarak Fransızca kitap tercümesi yapmış fakat emeğinin karşılığını alamamıştır. Gittikçe umutsuzluğa kapılmıştır. Hüseyin Nazmi’nin kız kardeşi Lamia’yla evlenecek midir? Edebiyatımıza yeni bir yön verebilecek midir? En sonunda Mirat-i Suun adlı gazetede iş bulur ve gazetede tercümeler yapmaya başlar. Hayatı az çok düzene girmeye gazete sahibinin oğlu Vehbi Efendi, kız kardeşi İkbal ile evlenir. O zaman Süleymaniye’de eski bir evde oturan kız kardeşini bahtiyar görmek hevesiyle, güzel bir düğün yapar. Ama bu evlilik, o zamanın evlenme şartları yüzünden başarılı olmaz. Evlenenler daha önceden birbirlerini tanımadıkları için, bağdaşamazlar. Vehbi Efendi gayet kaba, boyuna içen, küstah bir kimsedir. Bir gece Vehbi Efendi hamile olan İkbal’i öyle hırpalar, öyle bir tekme atar ki, zavallı kadın çocuğunu düşürür. çıldırmış gibidir, onu Ali Şekip zor zaptetmektedir. Kız kardeşini ölümden kurtarması lazımdır. Aldığı bütün tedbirlere karşı İkbal’ı ölümün pençesinden Nazmi uzakça bir vazifeyle dışişlerine tayin bir gün onu ziyarete aya kadar memleketten ayrılacak olan Hüseyin Nazmi ,sevineceğini zannederek başka bir haber daha verir,Lamia’yı kızı ailesinin ısrarıyla evlenmeyi kabul etmiştir diye an sevgisini itiraf etmeyi düşünür fakat bir yuva kuramayacağını anlayınca umutları,gelecekle ilgili planları bir bir ne ömrünü koyduğu şiirleri mi?Bir an bile durmadan onları da ocağa atıp gözlerinde yaşlarla eserin zaten bir anlamı ki Hüseyin Nazmi gidiyor,o da da bir vazife alıp gidecektir . Kararını yerine anasını alarak bir vapura biner . Gece karanlığında, son defa İstanbul’u bütün ışıklar ona elmas gibi görünüyordu fakat şimdi her yer Hakkında Şahsi Görüşler Kitabın edebi türü Türk nesir üslubunun gelişmesine yardımcı başlayan edebiyat akımına bir renk katmıştır. İçerik bakımından konu ince ayrıntılarla işlenmiştir. Akıcı şiirsel bir dille yazıldığı için okuyucuyu sıkmayıp konuya daha çabuk adapte olmasını sağlamaktadır. Servet-i Fünun dönemindeki sosyal hayata ayna olan Mai ve Siyah romanının incelemesi. Aile bireylerinin dayanağı olan babalarının vefat etmesiyle geçim sorumlulukları Ahmed Cemil'in omuzlarına yıkılır. İş bulma sıkıntısını ve Ahmed Cemil’in verdiği yaşam mücadelesini anlatan muazzam bir Türk romanıdır Mai ve Siyah. Ahmed Cemil karakteri Servet-i Fünun dönemi şair ve yazarların çektiği geçim ve iş ortamı sıkıntılarını yaşayan bir karakterdir. Bu nedenle Servet-i Fünun dönemindeki sosyal hayata ayna olmaktadır. Hayatının iyilikten kötülüğe gidişini, insan umutlarının nasıl karardığını ustalıkla kaleme alan bir Halit Ziya Uşaklıgil romanıdır. Halid Ziya Uşaklıgil Kimdir? Halid Ziya Uşaklıgil, çoğunlukla Aşk-ı Memnu romanı ile bilinen, Servet-i Fünun edebiyatının en önemli nesir yazarlarındandır. Halid Ziya, 1865 senesinde İstanbul’da hayata başlamıştır. İstanbul’dan İzmir’e taşınmış ve burada eğitimini sürdürmüştür. Kendini, Fransızca ve İtalyancada geliştirmiştir. Türk Edebiyatı'da kendini geliştirirken Fransızca ve İtalyancadan çeviriler yapmıştır. Jean Racine’in Le Thebaide eseri, Halid Ziya’nın kitap olarak yayımlanan ilk çevirisidir. Nesir alanında oldukça ustalaşarak Türk halkına ve Türk Edebiyatı'na unutulmaz eserler kazandıran Halid Ziya, 1945 yılında Yeşilköy’de hayatını kaybetmiştir. Mai ve Siyah Romanı, Konusu ve Özeti Mir’at-ı Şuun’un imtiyaz sahibi olan Hüseyin Baha Efendi ziyafet verir. Ahmed Cemil yemek sofrasında dalgın bir şekilde sigarasını içer. Raci ve Said kendi aralarında eski şiiri savunurken Ahmed Cemil’in yeni şiiri savunan en yakın arkadaşı Hüseyin Nazmi hakkında atıp tutarlar. Ahmed Cemil suskunluğunu sona erdirerek Raci ile sakince tartışmaya başlar. Kindar ve kıskanç olan Raci bu tartışma sonrası kızarıp bozarır ve Ahmed Cemil’e daha fazla kin tutar. Ahmed Cemil’de Raci’ye karşı nefret duyar. Ahmed Cemil izin isteyerek masadan kalkar ve kalktığı anda ruhu rahatlar. İnsanlardan uzakta bir yere giderek manzarayı izlemeye başlar. Manzara ile birlikte çalınan Waldteufel’in ünlü valsi onu gevşeterek hayallere daldırır. “Bakınız, işte gözlerinin önünde gördüğü bu şeyler; başının üzerine açılan bu gökyüzünde, yazın şu sıcak gecesine özgü bir buğuyla örtülü sanılan bu mailikler içinde titriyormuş, dalgalanıyormuş gibi görünen bütün bu yıldız alayları, bunlar bir bârân-ı elmas değil mi?” Uşaklıgil, 2016 33. Mir’at-ı Şuun’a girmeden önce başından çok şeyler geçmiştir. Ahmed Cemil’in babası ailesine çok iyi bakan bir avukattır. Avukat olmasına rağmen edebiyata ilgi duymaktadır. Ahmed Cemil ile en iyi arkadaşı Hüseyin Nazmi, okulu bitirip ünlü bir edebiyatçı olmayı hayal ederler. Fakat Ahmed Cemil’in babasının vefatıyla okulu ikinci plana atarak ailesine bakmaya başlar. Hem sevdiği işi yapmak istemesi hem de ailesini geçindirmekte zorlanan Ahmed Cemil, bu sorumluklar altında ezilmeye başlar. Ama içinde hala umut ve hayali yaşamaya devam etmektedir. Kitapçılara çeviri yapar ve çok az bir para alır. Sıkıntıları bir süre devam ettikten sonra Mir’at-ı Şuun gazetesinde çalışmaya başlar. İş arkadaşı Ali Şekib sayesinde özel ders verir. Geçim sıkıntıları yavaş yavaş çözülmüştür ve Ahmed Cemil annesinin ve kız kardeşi İkbal’in mutlu olmasını gördüğünde çok mutlu olur. Ahmed Cemil, özel ders, gazetede ve okulu aynı anda sürdürdüğü için çok bitkin düşer. Eskiden kahkahanın eksik olmadığı sofraya bile oturacak hali kalmamıştır. Bir gün matbaaya bir kadın gelerek Raci’yi sorar ve günlerce eve gelmediğini söyler. Bunun üzerine Ahmed Cemil ve Şevki Efendi, Raci’yi bulmak için Beyoğlu’ndaki eğlence mekânına girer. Raci’yi orada perişan halde görürler. Mekânda çalışan sevgilisini başka erkeklerin masasında görmek Raci’yi kahreder. Ahmed Cemil ise evde bekleyen Raci’nin karısına üzülür. Bir gün Hüseyin Nazmi, Ahmed Cemil’e not göndererek onu köşküne çağırır. Ahmed Cemil ziyarete köşklerine gider ve Lamia’nın piyano çalışından etkilenir ve ona karşı duygular beslemeye başlar. Bu duyguları Lamia’ya açamaz çünkü aralarında maddi farklılıklar vardır. Kendisi bu duygulara düşmüş iken kız kardeşi İkbal’in evlenme çağı gelmiştir bunu kabullenmek istemeyen Ahmed Cemil İkbal’e soğuk davranmaya başlar. İkbal’e matbaanın müdürü Tevfik Bey’in oğlunu önerirler. Bu konu hakkında içinde huzursuzluk olur Ahmed Cemil’in ve bu evliliğin olmamasını içten içe ister. Fakat İkbal evlenmek istediğini belli eder bunun üzerine Ahmed Cemil, Vehbi Bey ile evlenmesine müsaade eder. Sofralarında başka bir insanın olmasını kaldıramayan Ahmed Cemil hep suskun durur. Kardeşinin mutsuz olduğunu fark edemez. Vehbi Bey evde içki içmeye başlar ve evin hizmetçisi olan Seher’e sarkıntılık eder. Vehbi Bey’in babası Tevfik Bey bir gece felç geçirir ve Vehbi Bey matbaa yönetimini devralır. Bu devalımdan sonra matbaada huzur kalmaz, Ali Şekib işten kovulur ve kendine kâğıt dükkânı açar. Vehbi Bey, Ahmed Cemil’i kandırarak matbaaya makine aldırmıştır ve borçları Ahmed Cemil’e kalmıştır. Tüm bu olumsuzlukların arasında Ahmed Cemil’e hayal kurduran tek bir olay vardır o da Lamia’ya olan aşkı. Bu aşk Ahmed Cemil’in bitirdiği şiir kitabının Hüseyin Nazmi’nin evinde bir yemekle okunurken Lamia’nın bu şiirleri gizlice dinlemesiyle büyür. Bu güzel olay ardından eve gidince tüm mutluluğu bozulur. Vehbi Bey’in eve çok az sıklıkla uğradığını, sürekli sarhoş olduğunu ve başka kadınlarla ilişkisi olduğunu öğrenir. Vehbi Bey çıkan bir yazı yüzünden başyazarlığı Ahmed Cemil’den alır bunun üzerine ikisi tartışır. Bir akşam İkbal ve Vehbi Bey çok büyük kavga ederler ve İkbal’e vurur. İkbal yere düşer ve Vehbi Bey evden koşarak kaçar. İkbal aldığı darbe yüzünden vefat eder. Ahmed Cemil, İkbal’in ölümü üzerine toparlamaz, eski neşesi kaybolur ve güzel yüzü solar. Hüseyin Nazmi, Ahmed Cemil’i aldığı terfi için köşküne vedalaşmaya çağırır. Köşke geldiğinde Lamia’yı görünce gözleri ışıldar ve son umut ışıkları canlanmaya başlar. Bu uzun sürmez, Lamia’ya talip çıktığını ve evleneceğini öğrenir. Bunun üzerine Ahmed Cemil’in umutlarını simgeleyen mai siyaha dönmüştür. Annesi ve Seher ile bu kötülük şehrinden uzaklaşır. “Birden, bu siyah gecenin karşısında aklına bir başka gecenin hatırası geldi. Ta hülya hayatının başlangıcında, umutlarının parlaklık zamanında Tepebaşı Bahçesi’nde Haliç’e bakarak seyrettiği mai geceyle o bârân-ı elması hatırladı. Gözlerinin önünde o mai geceyle bu siyah gece karşılaştı Mai ve siyah... Ah! Biçare, hırpalanmış, ezilmiş hayat! Mai bir geceyle siyah bir gece arasında geçen şu nasipsiz, bahtsız ömür! Bir bârân-ı elmas altında açılarak şimdi bir bârân-ı dürr-i siyahın altında gömülen o emel çiçekleri!” Uşaklıgil, 2016 314. Ahmed Cemil’in umutlarının ölmesiyle roman son bulur. Mai ve Siyah Ne Anlatıyor? Hangi Döneme Ait Halit Ziya Uşaklıgil, bu romanda Servet-i Fünun dönemi yazarlarının yaşadığı sıkıntıları anlatır. Osmanlı Devleti’nin sıkıntılarını ve kötü ilerleyişini göstermenin o dönemdeki yolu edebi eserlerdir. Halit Ziya bu yolu kullanarak bu kötü gidişatı Mai ve Siyah’da göstermiştir. Romandaki Raci eskiyi savunan şairleri temsil ederken yeniyi savunan Ahmed Cemil’dir. Bu iki karakterle dönemin eski-yeni tartışması yapılır. Mai ve Siyah’ın bize asıl anlatmak istediği hayaller, umutlar ve bunların nasıl söndüğüdür. Mai umudu anlatırken siyah bu umutların söndüğünü, yitirildiğini anlatır. Yitirilen Umutlar ve Hayaller Ahmed Cemil dönemin Servet-i Fünun yazarlarını yansıtsa da dönemin çok ötesinde bir karakterdir. Edebiyatımızda yitirilen hayaller denilince Ahmed Cemil aklımıza gelen ilk kişidir. Babasının vefatından önce gerçekleştirmek istediği hayalleri olan bir gençtir. Ama babasının vefatından sonra kırılma noktası olur. Yaşından çok büyük sorumluluk alır. Bu sorumluluk altında ezilir. Kim olsa ezilmez ki? Çağın çok ötesinde olan bu kitabın okuyucuları da Ahmed Cemil ile sıkıntıya girer ve onunla birlikte üzülür. Hayatın maviliği giderek koyulaşır. Bu mavilik kardeşinin vefatıyla siyaha döner. Artık hiç umudu kalmayan Ahmed Cemil bize ruhunu açar. Ahmed Cemil ne kadar uğraşsa da çevresindeki yaşayan kötü şahıslar ondan bu umutları tek tek söküp alırlar. Halit Ziya, bu karakter ile edebiyatta tarihe geçmiştir. Bu romanı okuyan herkes Ahmed Cemil’de kendinden parçalar bulacaktır. Tamer Erdoğan’ın “Sönen hayaller ya da Ahmed Cemil” ifadesi Ahmed Cemil karakterini en iyi yansıtan ifadelerden biridir. Mai ve Siyah Neden Okunmalı? Romanın başlangıcından itibaren betimlemeler ve benzersiz olan tamlamalar sizi ele geçirecek. Romanı elinizden düşürmek istemeyeceksiniz. Ahmed Cemil ile birlikte yaşam mücadelesi verecek, hayaller kurup umutlanacak, âşık olacaksınız. Onun ruhunun derinliklerine inerek hayal kırıklığını yaşayacaksınız. Mavi ve umutlu bir hayatın nasıl solduğuna şahit olacaksınız. Bu romanı okurken kendi duygularınıza hâkim olamayacaksınız. Ahmed Cemil ne yaşıyorsa kendi kalbinizde bu duyguları iyisiyle kötüsüyle hissedeceksiniz. En önemlisi Ahmed Cemil’de kendinizi bulacak belki de kendiniz için ağlayacaksınız. Romanı bitirip kapağını kapattığınızda onu unutamayacaksınız. Ahmed Cemil’i hep kalbinizde taşıyacağınızı umuyoruz. Keyifli okumalar. KİTABIN ADI MAİ ve SİYAH KİTABIN YAZARI HALİD ZİYA UŞAKLIGİL YAYINEVİ İNKILAP VE AKA KİTABEVLERİ BASIM YILI 1980 KONUSU ÖZETİ ANAFİKRİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ HAZIRLAYANIN İMZASI ADI SOYADI FUAT OĞUZCAN APOLET NUMARASI 1114 KISMI 3 TARİH TÜRK DİLİ VE KOMPOZİSYON-1 DERSİ KİTABIN ADI MAİ ve SİYAH KİTABIN YAZARI HALİD ZİYA UŞAKLIGİL YAYINEVİ İNKILAP VE AKA KİTABEVLERİ BASIMYILI 1980 KONUSUHayalleri olan bir gencin lise son sınıfta babasını kaybetmesiyle hayallerinin yıkılışı ve beraberindeki hayat mücadelesi. ÖZETİ Ahmet Cemil,babasının ölümünden sonra,binbir güçlükle okulu bitirir ve kız kardeşini ve annesini beslemek için çalışmak zorunda için elinden fazla birşey de yabancı dil bilmekten başka bildiği birşey kalsa,bütün çalışmalarını şiir üzerinde toplamayı;edebiyatımıza bir başka yön vermeyi ister. Ancak hayat mücadelesi onu çok genç yaşta karşılar. Ali Şekip ,Hüseyin Nazmi gibi arkadaşlarıyla başlıca tartışma konusu budur zaten. Raci gibi kendisini kıskanan,arkasından dedikodular yaratan birine rağmen şiirde birşeyler yapacağına inanır . Bir yandan , Ahmet Cemil ,bu sarı , uzun saçlı, mavi gözlü ,kalem parmaklı genç, Hüseyin Nazmi’nin kızkardeşi Lamia’yı kaygısı onunla evlenmek,ona layık bir yuva bu mümkün olabilir mi? Olabilecek mi? Hep bunu hayal eder. Okulu bitirdikten sonra ,zavallı genç çok sıkıntılı günler gittiğin öğrencilerin şımarıklıklarına katlanmak zorunda kazanır ama, neler pahasına! Böylelerinden para kabul etmeğe mecbur kalmak ona pek ağır gelir . Başka çare de yoktur. Pek dayanamaz hale gelince , bu sefer kitapçılara polis romanları tercüme etmeye kalkar. O çağlarda pek sayılı olan bu kitapçılar da onun derisini boyu göz nuru dökerek yaptığı anlamsız tercümelere hiç denecek kadar az para verirler. Ne öyle eserleri tercüme etmek ister , ne de parasını üzüle üzüle almaya razı olur. Ahmet Cemil, günün birinde “Mirat-I Şuun” adlı gazetede çalışmaya başlar. Hayatı az çok düzene girer. Hatta ,gazete sahibinin oğlu Vehbi Efendi, Ahmet Cemil’in kız kardeşi İkbal’le evlenir. O zaman Süleymaniye’de eski bir evde oturan Ahmet Cemil, kız kardeşini mutlu görmek hevesiyle güzel bir düğün yapar. Ama bu evlilik, o zamanın evlenme şartları yüzünden başarılı olmaz. Evlenenler daha önce birbirlerini tanımadıkları için bağdaşamazlar. Vehbi Efendi çok kaba, durmadan içen , küstah bir kimsedir. Öyle alçak bir heriftir ki, karısı hamile olduğu sıralarda beslemelerini okşayarak onlarla gönül eğlendirir. Ahmet Cemil bu adiliklere dayanamaz .Gülle dokunmaya kıyamadığı biricik kız kardeşinin hırpalanmasına, hatta dövülmesine razı olmaz. Bir gece, Vehbi, İkbal’I öyle hırpalar, durumunu düşünmeden öyle bir tekme atar ki zavallı kadın çocuğunu düşürür. Ahmet Cemil, çıldırmış bir halde, arkadaşı Ali Şekip’in dükkanına kendini atar. Ali Şekip’e anasınden aldığı küpeleri, yüzükleri emniyet sandığına rehin etmekte kendisine yardım için gitmiştir. Kız kardeşini ölümden kurtarmak önlem zavallı İkbal’i ölümün pençesinden kurtaramaz. Hüseyin Nazmi, uzakça bir görevle dış işlerine tayin edilmiştir. Memmundur. Ahmet Cemil, bir gün onu ziyarete gider. Bir aya kadar memleketten ayrılacak olan Hüseyin Nazmi, sevineceğini sanarak Ahmet Cemil’e başka bir haber daha verir. Lamia’yı zaman Ahmet Cemil Lamia’ya ait tek tük hatıra kırıntılarını bir daha yaşar. Bunlar, Lamia’nın çocukluğu ile ilgilidir. Zihninde, kızı, ailesinin ısrarıyla evlenmeyi kabul etmiştir diye an sevgisini itiraf etmeyi yoksulluğu, işşizliği aklına gelince bir yuva kuramayacağını kabullenir. Bundan da vazgeçer. Önce kardeşi, sonra Lamia… Geriye ne kalmıştır?Eseri mi?Genç adam,bütün ömrürünü koyduğu şiirlerini bir an bile duraklamadan ocağa atıp yakar. Yaşamı gözlerinde yaşlar,ağzında acı bir lezzetle seyreder. O esrin bir anlamı kalmamıştır artık. Madem ki Hüseyin Nazmi gidiyor, o da gidecektir. Bir gün Taksim bahçesinde oturuken ileriye ait tasarlarını, tasarladıklarını hatırlar. Şimdi o da Anadolu’da bir görev alıp gidecektir işte. Kendisine kırgınlıktan başka birşey sağlamayan bu İstanbul’dan kaçacaktır. Kararını yerine getirir. Dertli anasını alarak bir vapura biner. Gece karanlığında, son defa İstanbulu, Cihangiri seyreder. Deniz karanlık, gece karanlıktır. Vaktiyle Tepe başında, gece, gözlerine bir elmas yağmuru gibi görünen ışıklar sanki sönmüştü. Şimdi her taraf simsiyahtı. Oda,güneşten, hayatın biçareliğiyle alay eden ışıktan kaçarak,sonsuz bir yoklukta mutlu ve rahat, yuvarlanıp gidecektir. ANAFİKRİİnsan hayatta karşısına çıkan zorluklara karşı mücadele etmeli,hayallerle gerçekleri birbirine karıştırmamalıdır. OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRMESİ AHMET CEMİL Başarılı bir lise hayatı sürerken,son sınıfta babasını kaybeder ve hayat mücadelesine çok erken şiire başka bir yön vermek iken babasının ölümü herşeyi alt üst olan bir ardından kızkardeşi İkbal’in ölümü,son olarak da yakın dostu olan Hüseyin Nazmi’nin kızkardeşi Lamia’nın evlenmesiyle tüm hayalleri yıkılır. HÜSEYİN NAZMİAhmet Cemil’in en yakın da Ahmet Cemil gibi şiire ağabeyidir. İKBALAhmet Cemil’in babasının ölümünden sonra annesine ve ağabeyine bağlılığı artmıştır. LAMİAHüseyin Nazmi’nin ve alımlı bir genç cemil’in kendisine olan aşkından hebersizdir. HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER Eser,dili ağır olduğu için pek anlaşılmamakta,devamlı dipnotlara bakma ihtiyacı rağmen olayların anlatılışı akıcı bir dille ifade şartlarının zor olduğu bir dönemde yazılan eser,insanın maddi durumunun hayatını nasıl etkilediği açık bir şekilde ortaya konmuştur. YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ İstanbul’da başladıgı öğrenimini İzmir’de tamamladı. Öğretmenlik yaptı,çeşitli memurluklarda bulundu. Edebiyat hayatına 1884’te atıldı..Geniş bir kültüre ve bilgiye Fünun edebiyatının nesir alanında en güçlü kalemi edebiyatının en büyük romancısı olarak kabul konularda çoğunlukla aydınlar arasından şeçtiği halde, hikayelerinde daha çok halkın yaşayışını konu olarak seçmiştir. ROMANLARI OYUNLARI -NEMİDE -KABUS -BİR ÖLÜNÜN DEFTERİ -FÜRUZAN -SEFİLE -FARE -FERDİ VE ŞÜREKASI -AŞK-I MEMNU ANILARI -KIRIK HAYATLAR -KIRK YIL HİKAYELERİ -SARAY VE ÖTESİ -BİR YAZIN TARİHİ -BİR ACI HİKAYE -SOLGUN DEMET -SEPETTE BULUNMUŞ SANAT VE EDEBİYAT -HEPSİNDEN ACI ÜZERİNE -AŞKA DAİR -SANATA DAİR -ONU BEKLERKEN -İHTİYAR DOST KADIN PENÇESİ

mai ve siyah özet uzun